Yağmurlarıyla ünlü İngiltere’de, yemyeşil çim alanlar doğanın kendi armağanıdır. Çim, orada fazladan çaba göstermeden, sulamaya gerek kalmadan kendiliğinden büyür.
Oysa bizde durum bambaşka. Türkiye gibi su fakiri bir ülkede, çimi bir “şehir estetiği” unsuru olarak görmek aslında yanlış ve şanssız bir tercihten başka bir şey değil. Çünkü biz bu çimlere yağmurla değil, musluklarımızdan akan suyla, yeraltı kaynaklarımızla, barajlarımızla can veriyoruz.
Çim yetiştirmek için harcanan su miktarı küçümsenecek gibi değil. Üstelik çoğu zaman üzerine basmadığımız, sadece bakmaya doymak için kullandığımız bir yeşil halıdan söz ediyoruz. Kaynağı sınırlı olan bir nimeti, görsel konfor uğruna tüketiyoruz.
*****
Türkiye’nin kapısında artık kalıcı bir misafir var: Kuraklık. Yağışların düzensizleştiği, baraj seviyelerinin alarm verdiği, yeraltı sularının çekildiği bir dönemdeyiz. Böyle bir tabloda, “çim sevdası” artık sürdürülebilir değil. Şehirlerimizin, parklarımızın, meydanlarımızın bu anlayışla şekillendirilmesi, geleceğe karşı sorumsuzluk anlamına geliyor.
Neyse ki bazı belediyeler gerçeği görmeye başladı. Çim alanların sulanmasına yönelik yasak kararları alınıyor. Bu uygulamanın yaygınlaşması şart. Çünkü mesele sadece su tasarrufu değil, aynı zamanda suya karşı adaletli bir yaklaşım geliştirmek. Çocukların içeceği, tarlaların sulanacağı, insanların günlük ihtiyacını karşılayacağı suyu; sırf göze hoş gelsin diye toprağa akıtmak kabul edilebilir değil.
Antalya örneği bu çarpıklığı gözler önüne seriyor. Belek’te golf sahaları yapılacağı zaman çevreciler, bilim insanları ve doğa savunucuları yıllarca direndi. “Bu sahalar Antalya’nın suyunu tüketecek” diye uyardılar. Ne var ki bu itirazlar duyulmadı. Bugün Belek’teki golf sahaları, yalnızca bir turizm faaliyeti için, Antalya’nın su kaynaklarının önemli bir bölümünü tüketiyor.
*****
Çimin yerine ne koyabiliriz? Türkiye’nin kendi iklimine uygun, daha az su isteyen yerel bitkiler, kurakçıl peyzaj uygulamaları, doğal taş ve gölge sağlayan ağaçlarla desteklenen yeşil alanlar… Aslında seçenek çok, yeter ki alışkanlıklarımızdan vazgeçmeyi bilelim.
İngiltere’de kendi doğallığında yeşeren çim, Türkiye’de su kaynaklarımızın bir lüksü hâline dönüşüyor. Bu farkı görmek, sadece estetik tercihlerimizi değil, geleceğe dair sorumluluklarımızı da sorgulamamıza neden olmalı.
Yorumlar
Kalan Karakter: