Hep güçlü görünmemiz gerektiği öğretiliyor bize. Hep ayakta kal, hiç sarsılma, belli etme. Ama gerçek öyle değil. İnsan kırılır, düşer, hata yapar. Ve asıl güç de işte tam orada ortaya çıkar.
Epiktetos’un söylediği gibi: “İnsanı sarsan şey, başına gelenler değil; onlara dair düşünceleridir.” Çünkü mesele başına ne geldiği değil, senin ona nasıl baktığın.
Her savaşı kazanmak zorunda değilsin. Hatta bazen kaybetmek, kazanmak kadar değerlidir. Çünkü aldığın darbeler seni zayıflatmaz, tersine seni esnetir. Taş serttir ama çabuk kırılır; dal ise rüzgârda eğilir ama ayakta kalır. Gerçek güç, hiç yıkılmamakta değil; yıkıldığında yeniden kalkabilmekte saklıdır.
Kırılganlık da işte bu yüzden zayıflık değil, cesaretin en saf hâlidir. Çünkü herkes maskelerinin arkasına saklanırken, sen “Evet, ben de incinebilirim” diyorsun. İşte tam o anda, sahici bir güç doğuyor.
Bazen insanlar bundan ürker. Çünkü sen kırılganlığını ortaya koyduğunda, onların da maskeleri düşer. Ama bu bir tehdit değil; daha insanca, daha samimi bir davettir.
Ve sonuçta mesele, hiç yenilmemek değil. Mesele, yenilsen de yeniden denemek, kalkmak ve yürümeye devam etmektir. Çünkü insan çoğu zaman en güçlü hâline, en kırılgan anında kavuşur.
Esenlikle kalın…
Yorumlar
Kalan Karakter: