Dünya yeni bir eşiğe yaklaşıyor. Ve bu eşik öyle bir dönemeç ki, sanki tarih yeniden yazılıyor. Ukrayna’daki savaş, İran-İsrail gerilimi, Çin-Tayvan hattındaki gerginlikler, Hindistan ve Pakistan sınırında artan tansiyon, ticaret savaşları… Artık yalnızca “bölgesel krizler” değil, küresel bir hesaplaşmanın taşları döşeniyor.
Siz bu satırları okurken, birden çok cephede silahlar konuşuyor; diplomasi, savaştan çok gerilimi yönetmeye çalışıyor. Büyük güçler pozisyon alıyor. Soğuk savaşın kanlı bir dünya savaşına evrilmesi, an meselesi…
Böylesi bir ortamda, Türkiye kendi iç tartışmalarına gömülmüş durumda. Gözaltılar, siyasetçilere açılan davalar, gençlere yönelen şiddet iddiaları, deprem için yapılan bilimsel uyarıların siyasi kavgaya dönüştüğü gündemler… Sanki dünya durdu da biz hâlâ “kendi küçük saatimizi kurmakla” meşgulüz. Oysa dünya saatinin alarmı çoktan çaldı.
*****
Dünyadaki güç haritasının yeniden çizildiği bir dönemde yaşıyoruz. Eski kutuplar dağılırken, yeni kutuplaşmalar doğuyor. Enerji yolları, su kaynakları, teknoloji savaşları, nüfus hareketleri… hepsi birer yeni cephe artık. Ve bu cephelerin tam ortasında bir coğrafyada yaşıyoruz.
Türkiye, yalnızca kendi iç güvenliğiyle değil; aynı zamanda doğru pozisyon alarak küresel hayatta kalma stratejisi kurmakla yükümlü. Fakat biz, bu büyük satrançta taş olmayı bile reddedip birbirimizin piyonlarını kırmakla meşgulüz.
İçeride baskıların arttığı, ifade özgürlüğünün daraldığı, akademinin susturulduğu, gençliğin umudunu yitirdiği bir ülkede, dış dünyaya ne anlatabilirsiniz?
Oysa tam da şimdi, özgür düşünceye, açık tartışmaya, katılımcı siyasete, güvenilir bir hukuka her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Çünkü dünya, belki de geri dönülmez bir döneme giriyor. Ve bu yeni dünyada, ya kendine güvenen bir Türkiye oluruz ya da başkalarının gündemine mahkum kalırız.
*****
Türkiye’nin bu fırtınalı çağda yapabileceği çok şey var. Ama önce kendi içindeki yangını söndürmeli.
Sözün değerini geri kazandırmalı.
Adaletin terazisini yeniden kurmalı.
Geleceği düşünen gençleri işkenceyle, korkuyla, sansürle değil; ilhamla ve güvenle büyütmeli.
Çünkü dünya hızla değişirken, biz kendi içimizde neyle meşgulsek, gelecekteki yerimizi de o belirleyecek.
Yangın dışarıda büyürken, içimizdeki kıvılcımı ya barışa dönüştüreceğiz ya da hep birlikte, o ateşe kapılacağız.
Yorumlar
Kalan Karakter: