Yeni anayasa tartışmaları ısınırken, siyasetin vitrininde yine aynı manzara: Kimlikler, diller, yöreler, aidiyetler… Her biri birer “talep başlığı” olarak sunuluyor. Ve farkında olmadan, bir milletin haritası yeniden çiziliyor.
Efendim, ayrılıkçı Kürt vatandaşlarımız, kendileri için resmi dil, özerk bölge, teröristlerin affedilmesi gibi taleplerde bulunurken, Laz kökenli vatandaşlarımızı da unutmadılar, “Lazcaya anayasal güvence, eğitim hakkı, devlet yayınında yer” talep ediyorlar. Tabi ki ülkeyi ikiye bölmek yetmez, bir ‘yamalı bohça’ haline getirmek lazım!
Bütün bu istek ve girişimler, ilk bakışta kültürel çeşitliliği savunuyor gibi görünse de, biraz yakından bakınca tezgah net görünüyor: Parçalı kimlik siyasetiyle ortak kimliği eritip yok et!
*****
Oysa…
Ulus devlet, düşman değil, çatıdır. Bu ülke, yüz yıldır bir “üst kimlik”le, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığıyla ayakta duruyor. Bu kimlik kimseyi ötekileştirmedi; tam tersine, farklılıkları koruyarak birleştirdi. Cumhuriyet, bir etnik grubun değil, bütün halkın evi oldu.
Ama şimdi, bu evin duvarlarına küçük odacıklar açmak isteyen bir anlayış var. “Biz de ayrı olalım, bizim dilimiz, bizim yasamız” diyerek başlayan her söylem, uzun vadede bu ortak çatıya zarar veriyor. Tarih bunun örnekleriyle dolu: Yugoslavya, Lübnan, Irak…
Hepsini bir yana bırakalım, kendi tarihimize bakalım. Osmanlı da aynı yoldan geçti. Her millet, “sadece kendi dilinde eğitim, kendi hukukunda serbestlik” istedi. Sonra bir sabah uyandık, imparatorluk on dört devlete bölünmüştü.
Oysa…
Kültür korunur, yaşatılır, öğretilir, ama devlet kimliklerle yönetilmez. Bir ülke, farklı kimlikleri anayasa maddelerine ayırmaya başladığında, aslında o kimlikleri korumaz; birbirine yabancılaştırır.
Lazca, Kürtçe, Çerkezce, Arapça… Bunlar bizim zenginliğimizdir. Ama zenginlik, bölünerek değil, birlik içinde anlam kazanır.
*****
Ortada emperyalistlerin hazırlayıp yerli işbirlikçilerinin desteklediği bir tezgah var. Bugün “anayasal güvence” diye sunulan öneriler, yarın “bölgesel özerklik”, ertesi gün “federasyon” tartışması olarak gündeme gelecek. En iyi öğretmen olan tarih öğretti bu gerçeği.
Tezgâh büyük. Ama bu ülkenin mayası daha büyük. Bu gerçeği unutanlara bir kez daha hatırlatmak gerekiyor sanırım.
Yorumlar
Kalan Karakter: