1 Eylül Barış Günü’nü, cılız kutlamalarla geçiştirdik. Dünyanın yeni bir büyük savaşa hazırlandığı ve ülkelerin çılgınca silahlandığı günümüzde, barış, sanırım çok az insanın umurunda…
1 Eylül’ün Dünya Barış Günü olarak seçilmesinin nedeni, 1 Eylül 1939’da, Almanya’nın Polonya’yı işgaliyle, gezegenin gördüğü en büyük savaşın başlaması. Birleşmiş Milletler, 21 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak belirledi; ancak Türkiye ve KKTC, 1 Eylül’ün daha anlamlı bir tarih olduğu düşüncesiyle, Barış Günü için bu tarihi kabul ediyor.
1 Eylül, dünyanın bize uzak bir başka köşesinde, Japonya’da ise, Afet Önleme Günü olarak anılıyor. Yaşadıkları büyük afeti unutmamak ve unutturmamak için…
*****
1 Eylül 1923… Tokyo ve Yokohama’yı güneşli bir sabah değil, yıkımın gölgesi karşıladı. Büyük Kanto Depremi, sadece 4 dakika 48 saniyede, şehirleri yerle bir etti. Binalar devrildi, gaz sızıntıları ve elektrik hatlarının patlamasıyla yangınlar şehirleri sardı. On binlerce insan enkaz altında can verirken, milyonlarca kişi evsiz kaldı; altyapı felç oldu, iletişim koptu, kaos her köşede kendini hissettirdi.
Ama felaket sadece doğal bir yıkım değildi. Deprem sonrası yayılan yanlış söylentiler ve korku, toplumsal felaketi de beraberinde getirdi. Kanto Katliamı, felaketin en karanlık yüzüydü, sokaklarda Koreli ve Çinli göçmenler, bazı sol görüşlü Japonlar hedef alındı. Tahmini 6.000 kişi, yanlış önyargılar ve panik ortamında hayatını kaybetti.
Japonya, bu iki katmanlı felaketle yüzleştiğinde yalnızca enkazları kaldırmakla kalmadı; aynı zamanda toplumsal bilinç ve afet hazırlığı konusunda tarihî dersler çıkardı. Bugün hâlâ 1 Eylül, Japonya’da “Afet Öncesi Gün” olarak anılıyor. Halk, sürekli tatbikatlar yapıyor, yeni bir felakete hazırlanıyor. Binalar ise, yaşanabilecek en yüksek şiddetli depremli dayanıklı hale getiriliyor.
*****
Peki ya İstanbul? Marmara Fayı üzerinde, tarih boyunca büyük depremler yaşamış bu şehir, bir gün Büyük Kanto gibi bir felaketle karşılaşırsa neler olur?
Nüfusu 20 milyona dayanmış… Milyonlarca dokunsan yıkılacak bina var. Hele bir de gece saatlerinde bir deprem yaşanırsa, binaların çökmesinin yanısıra, altyapı da felç olur. Elektrik, su, doğalgaz ve iletişim hatları kesilir; köprüler, metro ve yollar kullanılamaz hâle gelir. Gaz sızıntıları ve elektrik arızaları yangınları tetikleyebilir, İstanbul’un bazı semtlerinde zincirleme yıkımlar yaşanabilir.
Can kaybı ve yaralanmalar korkunç boyutlarda olur. On binlerce insan hayatını kaybedebilir, yaralılar hastanelere yetişemeyebilir. Kaos ve panik sokağa taşar, geçici barınma alanları hızla dolar. Sosyal psikoloji de felaketten nasibini alır, yanlış söylentiler ve korku, toplumsal gerginliği artırabilir.
Ekonomik olarak İstanbul durma noktasına gelir. İş yerleri yıkılır, üretim durur, temel ihtiyaç ürünleri kıtlaşır. Afet planları devreye girse bile nüfus yoğunluğu ve felaketin ölçeği, kurtarma ve sağlık hizmetlerini zorlar.
*****
Büyük Kanto Depremi Japonya’ya acı ama hayatî dersler verdi: Toplum bilinçlendi, binalar güçlendirildi, afet tatbikatları yaygınlaştı. İstanbul için de çıkarılacak ders açık: Yaşamadan önce hazırlıklı olmalı, binaları güçlendirmeli, toplum bilinçlenmeli ve acil durum planları önceden uygulanmalı. Çünkü depremden önce hazırlık yapmayan bir şehir, depremden sonra sadece yas tutar.
Yorumlar
Kalan Karakter: