Efendim, Öcalan medyanın dilinden çok rahatsızmış… DEM Parili Pervin Buldan öyle demiş… Öcalan televizyon izliyormuş, kendisi hakkında iyi konuşulmadığını düşünüyormuş ve bunu eleştiriyormuş.
Efendim biz medya mensupları, bebek katili Öcalan’a katil demeyecekmişiz. Terör örgütü lideri olarak on binlerce insanın ölümünden sorumlu Öcalan’a terörist demeyecekmişiz. Sanırım Devlet Bahçeli gibi ‘kurucu önder’ falan dememizi bekliyorlar. Ama demiyoruz, demeyeceğiz de…
*****
Pervin Buldan, bunları bizden beklemekle yetinmiyor, Öcalan’ı mutlu edemediğimiz için bir de utanmadan bizi Meclis’te şikayet ediyor. Yetmiyor, bir de AKP iktidarının medya ve yargı gücünü kullanarak medya mensuplarının “dilini değiştirmesini” istiyor. Bakın aynen şöyle diyor:
“Bazı yorumcuların, habercilerin, kanalların sürecin aleyhine yorumlar, ifadeler kullanması bizim çözeceğimiz bir sorun değil. Çünkü baktığımızda bugün medya da hükümetin elinde, yargı da AKP’nin elinde. Her gücü olan, yaşamın her alanına hakim olan bir iktidardan bahsediyoruz. Dolayısıyla bütün bunları iyileştirmek, ortadan kaldırmak yine iktidarın görevi.”
Bu sözler, bir demokratın değil; baskıyı, kontrolü ve tek sesliliği özleyen bir zihniyetin ifadesidir.
Üstelik “barış süreci” adı altında dile getirildiğinde, bu çağrı daha da tehlikelidir, çünkü barış kavramını kirletir.
Barış, eşit iki tarafın çatışmayı sonlandırmak için masaya oturmasını ifade eder. Oysa devletle bir terör örgütü arasında böyle bir denklik yoktur, olamaz da. Devlet, meşruiyetin sahibidir; terör örgütü ise şiddetin, ölümün ve kanın temsilcisidir. Bir terör örgütüyle barış yapılmaz, ancak silah bırakması sağlanır, teslim olması beklenir.
Devletin görevi, terör örgütüyle masaya oturmak değil, halkının can güvenliğini ve birliğini korumaktır. PKK’yla yapılacak her barış girişimi, aslında terörün meşrulaştırılması anlamına gelir.
Bu, yalnızca şehit yakınlarına değil, devletin kendisine de saygısızlıktır.
*****
Tüm bu nedenlerle, onlarca yıldır yaşananlara tanıklık eden gazetecilerin ne PKK’ya ne de hükümete “dilini değiştirme” borcu vardır. Olan biteni bir kez daha “kendi dilimle” söyleyeyim: PKK, Türkiye’ye sadece can kaybı değil, onlarca yıl süren ekonomik, sosyal ve psikolojik yıkım getiren bir terör örgütüdür. Bu süreçte, 40 binden fazla insan öldü; köyler boşaldı, aileler parçalandı, milyarlarca lira kalkınma bütçesi, terörle mücadeleye harcandı ve en acısı, kardeşlik duygusu yara aldı.
Ve bütün bu felaketlerin başında bulunan Abdullah Öcalan, bir lider değil, binlerce masumun ölüm emrini veren bir teröristtir.
Yorumlar
Kalan Karakter: