Geçtiğimiz günlerde Türkiye Yeşilay Cemiyeti, hepimizin görmezden geldiği ama sessizce büyüyen bir tehlikeyi gözler önüne serdi: Kumar ve sanal kumar bağımlılığı.
Hazırladıkları "Türkiye Kumar Raporu", sadece çarpıcı veriler değil, aslında toplumsal bir alarm niteliği taşıyor. Rapora göre, kumara başlama yaşı 15’e kadar düşmüş durumda. Artık okul çağındaki çocuklar bile bahis sitelerinde “şansını deniyor”.
Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç’in ifadeleri oldukça net: “Kumar bağımlılığı özellikle gençler arasında hızla yayılıyor. Bu, sadece bireysel değil, toplumsal bir kriz.”
Kumar bağımlılığı; finansal çöküşten boşanmaya, ruhsal bozulmadan intihara kadar çok ağır faturalara neden olabiliyor. Dahası, alkol ve sigara gibi diğer bağımlılıkları da tetikliyor.
Yeşilay Genel Başkanı, gençlerin kumara yönelmesinde en etkili unsurun, televizyon ve dijital reklamlar olduğunu söylüyor ve bunların yasaklanması gerektiğini belirtiyor. Bu tür yasaklayıcı yöntemler, sorunun temelindeki nedenler ortadan kaldırılmadıkça, ne yazık ki hiç bir işe yaramaz.
*****
Peki sorunun temelindeki nedenler neler? Neden gençler böylesine yıkıcı bir yola yöneliyor? Yanıt çok basit: Gelecekleri ve o geleceğe dair umutları çalındı.
Bugün Türkiye’de genç olmak, sadece işsizlikle değil, geleceksizlikle sınanmak demek.
En iyi üniversitelerden mezun olabilir, sınavlarda yüksek puanlar alabilir, çok sayıda yabancı dil konuşabilir olmanız, ne yazık ki sizi iş sahibi yapmıyor. Eğer iktidarda bir tanıdığınız yoksa!
Yıllarca KPSS’ye çalışan genç öğretmenler, mülakat kapısından geri çevriliyor. Çünkü bilgi değil, bağlantı soruluyor. Devlet kapısı liyakatle değil, referansla açılıyor.
Peki devlet kapısı kapalıysa, özel sektör var mı? Orada da tablo çok farklı değil. Yabancı dil bilen, iyi üniversitelerden mezun gençler, asgari ücrete razı ediliyor. “Tecrüben yok” deniyor. Mezun olur olmaz beş yıl deneyim istenen bir sistemde genç ne yapsın? Üstelik bir de göçmen işgücüyle daha düşük ücretlere razı gelinmesi beklendiğinde, gençlerin pazarlık gücü sıfıra iniyor.
Resmî veriler bile bu tabloyu saklayamıyor. Üniversiteyi bitiren her dört gençten biri işsiz. OECD verilerine göre, ne eğitimde ne istihdamda olan genç oranında da zirvedeyiz. Gençlerin yaklaşık üçte biri, sistemin kıyısına itilmiş durumda.
*****
Mesele sadece işsizlik değil, bir umut yoksunluğu.
Gençler evlenemiyor, yuva kuramıyor, çocuk yapmaya cesaret edemiyor.
Çünkü çalışarak geleceğini kurabileceğine olan inanç neredeyse tamamen yok olmuş durumda.
Ve o zaman devreye başka yollar giriyor; şans, kumar, bahis… Emekle bir yere varamayacağını düşünen genç, belki bir kuponla kaderi değişir diye düşünüyor. Ne yazık ki bu gerçekleşmediği gibi, elindekileri de yitiriyor.
Emek, hak, liyakat, adalet gibi kavramların içeriği boşaltıldığında, ne bugüne ne de yarına dair bir inanç, bir küçük umut kalır gençlerde. Ve gençlerin umudu çalındıkça, ülkenin geleceği de çalınır. Bugün yaşadığımız, ne yazık ki budur.
Yorumlar
Kalan Karakter: