Türk halkı her yıl 10 Kasım’da Atatürk’ü giderek artan bir özlem ve saygıyla anıyor. Ne zaman toplumun bu ortak duygusu güçlense, bundan rahatsız olan bazı çevreler hemen devreye giriyor ve Cumhuriyet karşıtı figürleri gündeme taşıyor. Her kasım ayında yeniden ısıtılan Seyit Rıza güzellemeleri de bu çabaların en bilinen örneklerinden biri.
“Mazlum halk lideri” diyenler mi dersiniz, “demokrasi simgesi” ilan edenler mi… Cumhuriyet’e düşman her tür yaklaşımın ortaklaştığı bir alan haline geliyor bu konu. Bu insanları zerre kadar ciddiye almıyorum. Ancak bu çıkışların güncel politikayla ilişkisine dair bir soruyu atlamayalım istiyorum: Seyit Rıza gibi dikkate bile almaya değmez bir figürü bügünün siyasi vitrinine, kim, hangi amaçla taşıyor? Bu sorunun yanıtı, tartışmanın kendisinde daha önemli.
*****
Cumhuriyet’in kurucu ilkeleri son yıllarda yoğun bir tartışma ve saldırı ortamında. Laiklik, üniter devlet yapısı, milli kimlik… Bir süredir bu alanlarda sistemli bir aşındırma girişimi söz konusu. Tam da böyle bir dönemde Cumhuriyet karşıtı her tarihsel figürün peş peşe kahramanlaştırılması dikkat çekicidir.
Bu yalnızca tarihsel gerçeklerin çarpıtılması değildir; aynı zamanda Cumhuriyet’i zayıflatma çabalarının kültürel ve ideolojik ayağını oluşturmaktadır. Seyit Rıza’nın yeniden dolaşıma sokulması da bu bağlamda değerlendirilmelidir.
*****
Tarih 30 Temmuz 1937… Seyit Rıza, Milletler Cemiyeti’ne, o günkü söylemle Uluslar Kurumu’na bir mektup yazar. Mektupta Türkiye Cumhuriyeti’ni uzun uzun şikâyet ettikten sonra uluslararası müdahale talep eder. Dönemin dünya koşulları düşünüldüğünde, bu talep Türkiye’nin egemenliğini doğrudan hedef alan bir çağrı niteliğindedir. Emperyalist devletler de zaten böyle bir fırsatı yıllardır kollamaktadır.
Bunu bugün bir milletvekili yapsa, “vatan haini” ilan edilir, 1937’de yapılınca “romantik halk lideri” mi oluyor?
*****
Seyit Rıza’nın savunduğu şey, bazı çevrelerin iddia ettiği gibi “demokrasi” değildi. Savunduğu yapı son derece açıktı: aşiret düzeni, feodal ilişkiler ve bölgesel otorite.
Bu düzende ne vergi ne askerlik ne de merkezi hukuka bağlılık vardı. Cumhuriyet ise tam aksine eşit vatandaşlık, merkezi hukuk ve laik devlet hedefiyle yola çıkmıştı.
Dolayısıyla bugün Cumhuriyet’e düşman çevrelerin bir anda “Seyit Rıza romantizmine” sarılması rastlantı değildir. Eski düzeni özleyen ve merkezi devlete tepki duyan gruplar, tarihi araçsallaştırarak bugüne yönelik bir siyasi alan açmaya çalışmaktadır.
Tarihi eğip bükerek bugünü kurmak mümkün değildir. Ülkenin geleceğini belirleyecek olan, sahte kahramanlık anlatıları değil, Cumhuriyet’in gerçeğe dayanan kazanımlarıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: