Bir önceki yazımda, yakın coğrafyada yaşanan gelişmeleri hem yakından izlemek, hem de bunlardan ülkemiz için ders çıkarmamız gerektiğini yazmış, bunun ilk örneği olarak da Rusya'daki darbe girişiminden söz etmiştim. İkinci örneğimiz, Fransa'dan...
Her şey, Cezayirli bir gencin, bir trafik polisi tarafından öldürülmesiyle başladı... Bu bir cinayetti ve hükümet de bunun böyle olduğunu düşünerek, polis memurunu hapse attı ve yargılamaya başladı. Ancak, yaşanan sosyo ekonomik sıkıntılar nedeniyle, bir küçük bahaneyi bekler durumdaki binlerce insan, bir anda sokakları doldurdu ve Fransa alev alev yanar hale geldi.
Alev alev yanmayı, gerçek anlamında kullandım. Göstericiler, evleri, arabaları, dükkanları ateşe veriyor, içinde insan bulunan binaları bile yakmaktan çekinmiyorlar. Dükkanlar yağmalanıyor, bankamatikler boşaltılıyor, otobüsler ve metro çalışmaz hale getiriliyor.
Hükümet, halka, mümkün olduğunca evden çıkmamalarını söylüyor; aralarında Türkiye'nin de olduğu birçok ülke, vatandaşlarını Fransa'ya gitmemek konusunda uyarıyor. Ülkeye özellikle Afrika ülkelerinden gelen mülteciler, Paris dahil birçok büyük kentte sokakları ele geçirmiş, Fransızlar evlerinde...
Silahları da var göstericilerin... Ellerindeki kaçak silahlara, işgal ettikleri karakollardan aldıklarını da ekliyorlar. Gösteriler, giderek artan bir şiddette yayılıyor ve hükümetin eli kolu bağlı... Muhalefet, "ülkemiz uçurumun eşiğinde" diyor ve olayların büyümesini engelleyemeyen hükümeti suçluyor.
* * * * *
Fransa, bu insanların ülkelerini dibine kadar sömürdü, sömürmeye devam ediyor. Afrika halkları, ülkelerini işgal eden Fransızlardan, düşünülmesi bile dehşet verici zulüm gördüler, öldürüldüler, yoksul bırakıldılar, cahil bırakıldılar. Aç kalan bu insanlar, hayatta kalma güdüsüyle, dillerini bildikleri tek ülkeye, sömürgecilerinin ülkelerine akın ettiler. Kendi topraklarının zenginlikleriyle refah içinde yaşayan insanların ülkesine... Yani Fransa, bugün yaşadıklarını, belki daha fazlasını, ne yazık ki hak etti.
Peki ya biz? Biz ülkemizi işgal eden milyonlarca insanı hak etmek için ne yaptık? Ellerinde silahları ve ceplerinde uyuşturucularıyla gelen milyonlarca Afgan, Paki, Arap ülkelerinden ve Afrika'dan gelen insanlar, neden bizim ülkemizde?
Ne demişti Cumhurbaşkanı: "Bugün Avrupa halkları kendi topraklarında huzur ve güven içinde yaşıyorsa Türkiye'nin ve Türk milletinin fedakarlığı sayesindedir." Biz, Avrupalılar rahat etsin diye mi bunca sıkıntıyı yaşıyoruz? Bizim fedakarlık ettiğimizi söylüyor sayın Cumhurbaşkanı, ama bize hiç fedakarlık yapmak isteyip istemediğimiz soruldu mu?
* * * * *
Bundan daha önemlisi, kaçak göçmenlerin büyük çoğunluğu, genç erkekler. Hayatlarında kadın görmemiş ve sokaktaki her kadını kendi 'hakkı' gibi gören; savaş içinde büyümüş ve ellerinde silahlarıyla sokaklarımızda gezen; bir terör örgütünün üyesi olup olmadığını, hatta kim olduklarını bile bilmediğimiz bir güruh!
Bugün Fransa'da yaşananlar ve ülkemizde hemen hemen her ilde yaşanan tecavüz, cinayet, silahlı çatışma gibi örnekler, yakın gelecekte nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya geleceğimizi anlatmıyorsa, bunu anlamak için daha ne lazım? Uçurumun kenarına gelmek mi?