Dünyadaki hiç bir coğrafyaya benzemez Orta Doğu... Uygarlıkların beşiği olan bu bölge, tarih boyunca böyleydi. Sümerler, Babiller, Akadlar, Asurlar, Elamlar... Bölgedeki her uygarlık, bugün aklımızın alamayacağı boyutta kan dökmüştür. Ve Orta Doğu, şimdi yeniden ateş ocağında şiddet sarmalı üretiyor.
Bugün yaşananları anlamak için sormamız gereken ilk soru, 'neden?' Yanıt için biraz geçmişe gideceğiz. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, başta İngiltere olmak üzere Batılı güçler, daha 19. yüzyılda söz verdikleri gibi, İsrail halkını Filistin'e yerleştirerek bir devlet kurmasını sağladılar. 1947 yılında Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarında İsrail ve Filistin olmak üzere iki devletin kurulmasını kararlaştırdı ve her iki ülkenin topraklarını belirledi. 1948'de de İsrail kuruldu.
Arap ülkeleri bu karara karşı çıksa ve birkaç Arap-İsrail savaşı yaşansa da, İsrail, kendisine verilen toprakları hızla genişletmeye başladı. Yerlerinden yurtlarından edilen Filistinliler, başta Ürdün olmak üzere, başka ülkelerde mülteci konumuna düştüler. İsrail, durmaksızın ve uyarılara aldırmaksızın topraklarını genişletmeye devam etti. Tabi ki bunu yaparken, on binlerce Filistinlinin canını almaktan da çekinmedi. Bugün geldiğimiz noktada, Filistinliler, Batı Şeria ve Gazze olmak üzere, birbirinden uzak iki bölgede, İsrail kontrolü altında ve mülteci konumunda yaşıyorlar.
* * * * *
Bu noktada, Gazze'den bahsetmek gerekir. Gazze dediğimiz yer, İsrail, Mısır ve Akdeniz arasına sıkışmış küçücük bir bölge. Bu bölgede kilometrekare başına 5 bin kişi yaşıyor. Küçük bir toprak parçasına sıkışmış bu insanlar, bir yandan açlık, yoksulluk, işsizlik gibi sorunlarla boğuşurken; öte yandan, İsrail'in bölgeye yerleştirdiği ve 'yerleşimciler' denilen ve devlet tarafından silahlandırılan aşırı sağcı Yahudiler tarafından öldürülüyor. Gazze'dekilerin artık kaybedecek hiç bir şeyleri kalmadı.
1964 yılında kurulan ve Filistinlilerin sorunlarını dünyaya duyurmaya çalışan Filistin Kurtuluş Örgütü, ABD'nin 'yeşil kuşak' projesi kapsamında 1987'de kurdurulan Hamas tarafından etkisiz hale getirildi. Bugün Gazze'deki Filistinlileri, ne yazık ki Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in bir kolu olan dinci terör örgütü Hamas savunuyor. İsrail içinde yaptıkları katliamlar, bütün dünyada bir tepki oluşturarak Filistin davasına zarar verdi.
Hamas'a terörist derken, dünyanın en büyük terör örgütlerinden birinin İsrail olduğunu asla unutmamak gerekir. Bebekleri bile öldürmekten çekinmeyen, işkence konusunda uzman İsrail'in son üç gündür Gazze'ye yaptığı saldırılar da bunun en büyük kanıtıdır.
* * * * *
Türk halkı, İsrail'deki gelişmelerden sonra, tıpkı Ukrayna-Rusya savaşında olduğu gibi ikiye bölündü. Ya İsrail ya da Filistinlilerden yana olunmalı diye düşünüyorlar. Oysa doğrusu, barıştan ve her iki taraftan da sivillerden yana olmaktır. Savaş, askerler arasında yapılır. Biliyorum, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana, bu kural değişti ve tüm siviller savaşın hedefi haline geldi. Ancak yine de savaşın sivillerden uzak tutulması gerçeği unutulursa, bu şiddet ne yazık ki bitmez...
Türkiye Cumhuriyeti, şu ana kadar sadece 'itidal çağrısı' yaparak ve arabuluculuk teklif ederek, doğru bir dış politika gütmektedir. Ancak, ülkemize yönelen yeni göç dalgasının önüne geçilmediği sürece, Orta Doğu'daki şiddet bizim topraklarımıza da taşınacaktır. Göç İdaresi'nin rakamlarına göre, bugün Türkiye'de 17 milyon yabancı (kaçak, sığınmacı, mülteci...) vardır. Pakistan, aldığı bir kararla, 1 Kasım'a kadar ülkesindeki 2,5 milyon Afganı sınır dışı edecek, bunların da büyük bölümü maalesef ülkemize gelecek. Çatışmalar başladığından beri, gerek İsrail'den, gerek saldırının hedefi olmaktan korkan İran'dan, İstanbul ve Antalya'ya durmaksızın uçak kalkıyor. Bir de Gazze'deki topraklarından edilecek Filistinlileri hesaplarsak, ülkeye milyonlarca insanın daha girmesi mümkün. Bu, Türkiye'nin en büyük sorunudur. Ekonomiyi de, sosyal hayatı da, toplumsal barışı da yok etme potansiyeline sahip, hatta dilim varmıyor söylemeye ama bir iç savaşa yol açabilecek bu sorun, acilen çözümlenmelidir.