Hep söyledik, mültecilere karşı değiliz. Karşı olduğumuz ne olduğu bilinmeyen bir sürü insana ülke kapılarının sonuna kadar açılması ve kaldırılamayacak ölçüde çok kaçak ve sığınmacının ülkede bulunması diye...
Mültecilik, farklı bir durum. Birleşmiş Milletler'in tanımına göre, "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişi"dir. Hukuki bir statüdür mültecilik. Önce mülteci olmak için başvurursunuz, bu süreçte 'sığınmacı' olarak kabul edilirsiniz. Eğer durumunuz hukuki olarak mülteci olmaya uygun bulunursa, o statüyü kazanırsınız. Yani mülteci olduğunuz ülke, sizinle ilgili her türlü bilgiye sahiptir.
Bizdeki durum bu değil, sırt çantasını kapan geliyor ülkeye. Hem de gruplar halinde... İşte bu, ülke içine bir saatli bomba yerleştirmek. Özellikle terörün yoğun olarak yaşandığı ülkelerden gelenlerin içinde, her türlü örgüte mensup teröristlerin bulunma olasılığı varken...
* * * * *
Sadece teröristler değil içimizdekiler, bir de Büyük Ortadoğu Projesi'ni hayata geçirmek isteyen ülkelerin casusları var aramızda. En az beş bin casus olduğu söyleniyor Türkiye'de. Bu insanların neden ülkemizde olduklarını anlamak için alim olmaya gerek yok. Bir göç mühendisliği ve kaos programı uygulanıyor.
Hiç üzerinde konuşmadığımız bu casus sorunu, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD ajanlarının yakalanmasıyla ülke gündemine girdi. MOSSAD, çoğu Suriyeli ve Filistinli insanları bulmuş, onları 100-200 dolar gibi komik paralar karşılığında casus olarak kullanmış. Ne tür bilgiler vermiş bu casuslar? Filistinlilerin oturdukları evlerin yerini, Gazzeli öğrencilerin kimliklerini, İstiklal Caddesi'ndeki bir dükkanın fotoğraflarını göndermişler MOSSAD'a.
MOSSAD, "şüpheli olmayan kişi" yöntemini kullanarak, hiç dikkat çekmeyecek insanları casus olarak kullanmış. Ak sakallı yaşlı bir adam, türbanlı bir kadın gibi... Hatta Suriyeli olan bir casus, geçen yıl Hatay Kırıkhan'da camide vaaz vermiş.
* * * * *
Kırıkhan deyince bir duralım şimdi... Hatay'ın tam Suriye sınırındaki bu ilçesiyle ilgili çok dikkat çekici açıklamalar var. Hem de uzun zamandır... Türkiye'deki yabancılar konusunda araştırmalar yapan gazeteci Fatih Ergin, yakalanan iki ajanın Hatay Reyhanlı'da çalıştığını söylüyor. Reyhanlı'da ölen cihatçı teröristlerin çocuklarına Taliban tarzı eğitim veren bir Kuran kursunun olduğunu ve bu kursun ardında İngiliz bir erkek ve bir İngiliz sivil toplum kuruluşunun bulunduğunu önceden yazmıştı. Öylesine kontrolsüz bir bölge ki Reyhanlı, Suriyeli çocuklara Kuran dersi veren Taiwanlı budist bir vakıf bile varmış!
Sadece Reyhanlı değil, Hatay'ın tamamında bu tür sayısız faaliyetin bilgisi geliyor. O bölgenin nüfus yapısı zaten değişti, Arap nüfus Türk nüfustan daha fazla. Yani bir referandumla elden çıkması an meselesi. Böyle bir durumda, bütün bunları biz biliyoruz da yetkililer bilmiyor mu? Öyleyse neden izin veriliyor?
* * * * *
Yakalanan MOSSAD ajanları, buz dağının görünen yüzü sadece. Ülke yol geçen hanına dönmüş, dünyanın neredeyse her ülkesinden kim olduğunu bile bilmediğimiz milyonlarca insan ülkeye doluşmuş. Böyle bir durumda kaos, hatta daha ötesi bir iç savaş çıkarmanın ne kadar kolay olduğunu, yabancı ülkeler görüyor da, biz niye görmüyoruz? Görüyorsak, harekete geçmek için daha neyi bekliyoruz?