Bir asır geçti ama Batı’nın bazı defterleri hâlâ kapanmadı. 1920’de Sevr Antlaşması’yla Anadolu’yu lime lime etmeye kalkan Batı emperyalizmi, askerî ve diplomatik olarak başaramadığını artık daha “ince” yollarla yapmaya çalışıyor. Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu birçok toplumsal, etnik ve mezhebi fay hattının, dış müdahalelerle kaşındığını anlamak için geçmişe dönmek yeterli.
*****
Sevr sadece bir antlaşma değil, aynı zamanda Anadolu’nun paylaşımına dair Batı aklının haritalarla yaptığı bir itiraftı. Antlaşma ile Anadolu’nun doğusu Ermenilere, güneydoğusu Kürtlere, Ege kıyıları Yunanlara, güneyi Fransızlara bırakılmıştı. Türkler ise Orta Anadolu’ya sıkıştırılmak istenmişti.
Lozan bu haritayı çöpe attı ama zihinlerden silemedi. Çünkü Batı, Sevr’i unutmadı; sadece yöntem değiştirdi. 1923’ten sonra doğrudan işgal, yerini “içeriden etki” stratejisine bıraktı. Nedir bu strateji? Şöyle özetleyebiliriz:
- Etnik farklılıkları kaşı!
Kürtler, Ermeniler, Aleviler gibi grupların sistemle çatışır hale getirilmesi için medya, STK ve “insan hakları” maskesiyle çalışan kuruluşlar üzerinden yıllarca propaganda yürütüldü.
- Toplumun dini hassasiyetlerini siyasallaştır!
1950’lerden itibaren şeriat vurgusuyla siyaset yapan yapılar, devletin laik temellerini zayıflatmak için birer araç olarak desteklendi. ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi de bu çerçevede değerlendirilmelidir.
- Açılım, çözüm gibi ne olduğu belirsiz süreçler başlat!
2009 sonrası Kürt Açılımı, Batı’nın “demokratikleşme” söylemiyle desteklediği ancak Türkiye’nin üniter yapısını tehdit eden bir sürece evrildi. PKK, silah bırakmadı; Batı ise hâlâ bu örgütü “meşru aktör” olarak görme eğiliminde.
- Ermeni meselesini temcit pilavı gibi habire ısıtıp sofraya koy!
Her Nisan ayında ısıtılan “soykırım” iddiaları, yalnızca tarihî değil, jeopolitik bir baskı aracıdır. Türkiye’yi yalnızlaştırmak ve küresel meşruiyetini zedelemek için sürekli kullanılır.
PKK’nın adını PYD yap, kimse anlamasın!
Suriye iç savaşı, ABD ve Avrupa için PKK’nın uzantısı PYD’yi meşrulaştırma fırsatı oldu. Türkiye’nin güneyinde “fiili bir Kürt devleti” oluşturma planı adım adım işletilmeye çalışıldı.
*****
Dikkat edin, her kriz döneminde Türkiye’nin “birlik” refleksi hedef alınır. 15 Temmuz’da FETÖ eliyle yapılan darbe girişimi, sadece iktidarı değil, milletin iradesini hedef almıştır. Çünkü güçlü bir Türkiye, Sevr’in ruhuna taban tabana zıttır.
Batı, Türkiye Cumhuriyeti’ni Sevr’in rövanşını alması gereken bir devlet olarak görmeye devam ediyor. Bunu yaparken artık ordularla değil; dizilerle, fonlanan derneklerle, etki ajanlarıyla, sivil toplum maskesiyle hareket ediyor. Türkiye’nin en büyük gücü, bu planlara karşı tarihî hafızası ve millet olma bilincidir.
Sevr’i unutmadılar. Bizim de unutmamamız gerekiyor. Aksi takdirde her yeni açılım, bir eski yarayı kanatır.
Yorumlar
Kalan Karakter: