İtiraf ediyorum, uzaya bir Türk göndermiş olmamız, beni pek de heyecanlandırmadı. Tabi ki bayrağımızın uzayda görünmesi ve Atatürk'ün sözlerinin uzay boşluğunda yankılanması beni gururlandırdı. Ama isterdim ki, kendi uzay gemimizle gidelim oraya. Keşke milyonlarca dolar para verip dolmuşa bindirip gönderir gibi göndermeseydik astronotumuzu.
Sözü edilen rakam, 55 milyon dolar. Ancak bu, masrafın sadece bir bölümü. Uçuş öncesi eğitim, kıyafet ve ekipmanlar gibi giderler buna dahil değil. Yani nereden baksanız en az 70-80 milyon dolar gibi bir paradan söz ediyoruz. Hindistan 75 milyon dolara kendi roketini yaptı ve Ay'a indirdi. Yani bu paraya istesek roket bile yapabilirdik.
Roket yapmak deyince, Türkiye'nin bu konudaki ilk deneyimleri geldi aklıma. Size de anlatayım...
* * * * *
Yıl 1959... Soğuk Savaş'ın en kızgın zamanları... Sovyetler Birliği ve ABD, uzay yarışına girmişlerdi. İlk insanın uzaya çıkmasına 3 yıl, Ay'a ilk insan ayağının değmesine 10 yıl vardı. İşte herkesin gözünü uzaya diktiği o günlerde, Bandırma'da, lise öğrencileri bir Füze Kulübü kurdular. Liselilerin gelecek vizyonuyla kurdukları bu kulüp, inanılmaz işlere imza atacaktı.
Kulüp, başlangıçta birkaç genç tarafından kurulmuştu, ancak zamanla üye sayısı arttı. Bu gençler içerisinde bir tanesi öne çıkıyordu: Kirkor Divarcı. Adından da anlaşılabileceği gibi Ermeni asıllı bir Türk vatandaşıydı. Divarcı, bu işe gönül vermişti ve bu uğurda fedakarlık yapmaktan kaçınmıyordu. İlk füzeyi, nişanlısıyla birlikte biriktirdikleri 400 lira ile yaptı.
Füze yapıldı, sıra fırlatmaya gelmişti. Kirkor Divarcı, projesini alıp İstanbul Teknik Üniversitesi'nin yolunu tuttu. Projesinin üniversite tarafından onaylanmasından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'ne gitti. Ordudan aldığı destekle ilk füzesini fırlattı. Yıl 1962'dir. Uzaya ilk insan çıkmış, ancak daha Ay'a gidebilecek bir roket yapılamamıştır.
Marmara 1 adlı ilk füze, 1 metre 33 santim uzunluğunda ve 2,5 kilo ağırlığındadır. Üzerinde bayrağımızın ay yıldızı vardır. İlk deneme atışında 10 bin metreye kadar çıkmayı başarır. Henüz yolun başındayızdır, ancak ilk deneme başarılıdır. Bu cesaretle, ardından başka füzeler yapılır. Marmara 2, Hürriyet 1, Hürriyet 2...
Artık sıra uzaya bir canlı göndermeye gelmiştir. İlk gönderilecek canlının bir fare olmasına karar verilmiştir. İşte tam bu aşamada, 'birileri' füze çalışmalarını durdurur ve Kirkor Divancı'nın evinde bir yangın çıkar, tüm projeler yok olur. Deneme alanları kapatılır, çalışmalar sona erdirilir.
* * * * *
Zaten büyük zorluklarla mücadele ederek ve birçok insanın alaylı tavırlarına rağmen çalışıyordu gençler. Ama bu olaydan sonra, geleceğin bilim insanları olacak bu gençler, çalışmalarına bir daha başlamamak üzere son verirler.
1959 yılında başlayan uzay çalışmalarımız, sadece 4 yıl sonra 'birileri' tarafından durdurulmuştur. Eğer o 'birileri' bu çalışmaları engellemeseydi, eğer onlara "bırakın bu boş işleri" denmeseydi, bugün hem kendi hava savunmamız için başka ülkelere mahkum olmaz, hem de belki biz de bugün Ay'a kendi roketimizi indirirdik.
2 Eylül 1962 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Hamdi Varoğlu, konuyla ilgili olarak şunları yazmıştı: “El alem gökleri fethetti, fezada dolaşmadık bucak bırakmadı, yakında Merih’e Ay’a, sonra belki öteki yıldızlara, sabah kahvesine gider gibi seyahat tertip edecek. Biz beri tarafta, bu işi merak edip sırrını keşfetmeye çalışan gençlerimize ilgi yerine uçak mezarlığı gösteriyoruz. Asıl utanç verici başka bir şey daha var: Bandırmalı gençlere en çok yardım eden Amerika Füze Kulübü imiş. İlgi yok, yardım yok, ama elbirliği ile işin alayındayız. Hezarfen Ahmet Efendi’den bu yana bir arpa boyu alamamışız diyeceğim geliyor."