Milli Eğitim Bakanlığı, yine müfredat değiştirecekmiş. Son 20 yılda kaç kez müfredat değişti, bilen yok!
Sayısız bakan geldi geçti son 20 yılda, her biri kalemi eline alıp aklına geldiğince sisteme yeni bir ayar verdi. Bu değişikliklerin bazı önemlilerini sıralarsak...
Bakan Ömer Dinçer, görevde sadece 2,5 yıl kaldı ve onun döneminde 4+4+4 sistemine geçildi, ulusal bayramların stadlarda kutlanması yasaklandı, Kuran kurslarına katılımda yaş sınırı kaldırıldı.
Yaklaşık 3 yıl görevde kalan Nabi Avcı, liyakata değil sadakata uygun bir kadrolaşmanın yolunu açtı. Onun döneminde, düz liseler meslek liseleri ve imam hatip liselerine dönüştürülerek ortadan kaldırıldı.
İsmet Yılmaz döneminde, çoğu gerici olan vakıf ve derneklerle protokoller imzalandı, okullara mescit zorunluluğu getirildi, müfredata 'cihat' kavramı girdi, laikliği kötüleyen ifadelere yer verildi, tarih bilgisinde amaca uygun saptırmalar yapıldı.
Ziya Selçuk, Milli Eğitim Bakanlığı ile son derece şaibeli etkinlikleri ve gelir kaynakları olan TÜGVA arasında süresiz protokol imzalandı.
Yusuf Tekin, en iddialı icraatlara imza atan bakanlardan... Din dersi zorunlu oldu, okul öncesine bile zorunlu mescit, okul öncesine din dersi... Yusuf Tekin, bakanlığı döneminde karma eğitimi dahi tartışmaya açtı.
* * * * *
Yapılan her değişiklik, eğitimi biraz daha geri götürdü. Oluşan tahribat, uluslararası kuruluşların raporlarına dahi yansıdı.
Daha okul öncesi eğitimden başlayan bu değişiklikler, sadece ilk ve orta öğretimde değil, üniversitelerde de kalitenin düşmesine neden oldu. Üniversiteler için yapılan değişikliklerle, bu durum pekiştirildi. Üniversite çok, ama yeterli eğitim yok!
Peki bütün istatistikler eğitimin içler acısı durumunu ortaya seriyor da, neden hala ısrarla eğitimde kalitenin düşmesi ve içeriğin değişmesi için bu kadar çaba gösteriliyor?
Bunu, tarihe adını yazdırmış birkaç insanın sözleriyle açıklayalım...
* * * * *
İlk sözümüz, önder Atatürk'ten gelsin: "Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder."
'Esaret' sözcüğüne bir vurgu yaparak devam edelim...
İkinci sözümüz, Montaigne'den olsun: "Eğitim görmüş bir halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür; idare etmek kolay, köleleştirmek imkansızdır."
Burada da vurguya 'köleleştirmek' sözcüğü üzerine yapalım.
Şimdi eski ama eskimeyen bir düşünürden, Platon'dan bir alıntı: "Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar."
Vurguyu falan boşverelim, Platon daha nasıl anlatsın!