Zordur bu ülkede ağaç olmak… Bir canlının, başka bir canlıya verebileceği zararın, en kolay örneğini oluşturur ağaçlar; önüne gelen, yaşamını sonlandırma hakkını verir kendine.
Köylü, tarla açmak için keser…
“Orman havası sevenler”, kendilerine güzel bir ‘orman içi’ villa yapmak için…
Kağıt para, ağaçtan yapılır; daha çok para kazanmak için yine ağaç kesilir.
Maden çıkarmak için…
Enerji santrali için…
Yol için…
Baraj için…
Hatta ‘manzara’ için…
…..
Ağaçlar ‘toplu katliam’a kurban gidebildiği gibi; ‘soykırım’a da uğrayabilir. Nesli tükenmekte olan bitkilerin ve ağaçların yerinde yükselen binalar, bunun en basit örneğidir.
Genç-yaşlı ayrımı da yapmaz insanoğlunun ağaçlara uyguladığı zulüm; gencecik fidanlar da, yüzlerce yaşındaki bilge ağaçlar da kurban gidebilir insanoğlunun hırsına.
* * * * *
Son yıllarda, giderek artan bir “ağaç düşmanlığı” ve buna eşlik eden bir “ağaçları koruma savaşı” yaşanıyor ülkede. Hem de kara komedilere konu olabilecek biçimde… Bir yanda, ağaçları, kendilerine zarar verebilecek her türlü dış etkenden korumakla görevli Orman Bakanlığı; öte yanda, devletten ağaçları korumaya çalışan vatandaşlar…
Bu savaşın en çarpıcı örneği, Gezi Parkı eylemlerinde yaşandı. “Parktaki ağaçların kesilip yerine AVM yapılmasını istemiyoruz” diyenler ve onları şiddetle bu isteklerinden vazgeçirmeye çalışan hükümet arasında yaşanan savaşta; gencecik insanlar öldü, sayısız insan sakat kaldı…
Son örneği Artvin Cerattepe’de yaşanan ve hükümetin “gelişme ve ilerleme düşmanı”, hatta “vatan haini” ilan ettiği doğa dostları ile yaşadığı bu savaşı, bizzat hükümet, milyonlarca ağacın canına kastederek başlattı. Birkaç çarpıcı örnek yeterli olur sanırım…
Köprü için 1 milyon ağaç…
Havaalanı için 2,5 milyon ağaç…
Otoyol için 700 bin ağaç…
Golf sahası için 500 bin ağaç…
‘Saray’ için, başkentin göbeğindeki 3 bin ağaç…
Ülkenin dört bir yanında mantar gibi çoğalan hidroelektrik santraller için on binlerce ağaç…
Karadeniz’de yapılacak ‘yeşil yol’ için binlerce ağaç…
İngilizler nikel çıkarsın diye 250 bin ağaç…
Teleferik için binlerce ağaç…
Tramvay hattı için yüzlerce ağaç…
Hastane inşaatı için 500 ağaç…
En trajikomiği de bu sanırım: İstanbul Beykoz’da ‘kent ormanı’ yapmak için yüzlerce ağaç!
* * * * *
Birileri keserken, başka birileri de izliyor ağaç katliamlarını. Küresel Orman Takip ve Uyarı Sistemi verilerine göre, 13 yılda yaklaşık Antalya büyüklüğünde bir ormanlık alanını kaybetmiş Türkiye.
Ağaç katliamında en çok yara alan iki kent, Antalya ve İstanbul. Rantın en yüksek olduğu bu kentlerdeki yeşil alan kaybı, ağaçların, kendi gövdesinden yapılan paraya kurban gittiğinin en net göstergesi.
Ünlü Kızılderili sözünü herkes biliyor, ama yinelemenin tam yeri: “Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”