Biz bayram telaşıyla ve muhalefetin liderlik sorunlarıyla uğraşırken, yakın coğrafyamızda, gözden kaçırılmaması gereken ve bize ders olabilecek nitelikte önemli gelişmeler yaşanıyordu.
Bunlardan ilki, Rusya'daki 'darbe girişimi' idi. Kimileri bunun bir darbe girişimi olmadığını, sadece iktidar güçleri arasındaki basit bir mücadele olduğunu söylese de; başkent Moskova'nın, 80 yıl sonra ilk kez, kendini savunmak zorunda kalması, durumun ciddiyetini ortaya koyuyordu.
Darbe girişiminin lideri, Wagner denilen özel askeri örgütün başındaki Prigozhin'di. Putin'le Prigozhin'in ilişkileri çok eskiye dayanıyordu. Çocukluk arkadaşıydılar. Ancak Prigozhin, istihbarat örgütü KGB adına çalışan Putin'in aksine, tam bir suç makinesine dönüşmüştü. Sovyetler Birliği döneminde, yıllarca hırsızlık ve gasp gibi suçlardan hapis yatan Prigozhin, hapisten çıktıktan sonra, annesinin pişirdiği sosisleri sokakta satarak para kazanmaya çalışan bir adamdı.
Putin Rusya'da eline geçirip iktidarın nimetlerinden bolca yararlanırken, çocukluk arkadaşı Prigozhin'i unutmamış, nasıl olduysa bir restoran açan Prigozhin'e önce kamunun yemek işlerini vererek 'Putin'in avcısı' unvanını kazandırmış; sonra da, 'Putin'in ordusu' denilen Wagner'i kurdurarak başına Prigozhin'in gelmesini sağlamıştı.
Wagner'in Venezuela'dan Orta Doğu'ya ve Afrika'ya uzanan geniş bir coğrafyada gösterdiği başarı, Prigozhin'in prestijini ve gücünü artırmış, kendini iktidarın ortaklarından biri olarak görmeye başlamıştı. Bu başarı, her türlü zulüm ve kanla kazanılmıştı ve sayısız savaş suçunun imzasını taşıyordu.
Ukrayna savaşındaki başarısızlıkları, Kremlin ile Prigozhin'in arasının açılmasına yol açtı. Kremlin, Wagner'in denetlenemez duruma geldiğini fark ettiğinde, paralı orduyu, Genelkurmay Başkanlığı'nın kapsamı içerisine almak ve bunun için 1 Temmuz'a kadar bir sözleşme imzalanmasını istedi. Sahip olduğu maddi ve manevi gücü kaybetmek istemeyen Prigozhin, Ukrayna'daki başarısızlıklarını bahane etti ve bu başarısızlıkların sorumlusu olarak gördüğü Savunma Bakanı Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Gerasimov'un 'kellesini istemeye' cüret eder hale geldi. Yetmezmiş gibi, tanklarını ve silahlarını alıp, önce Rusya'nın Rostov kentini ele geçirdi, sonra da Moskova'ya doğru yürüdü.
Moskova'ya 250 kilometre kalmış ve başkent bir savaşa hazırlanmıştı ki, şartlarının ne olduğunu bilmediğimiz bir anlaşma yapıldı ve darbe girişimi durduruldu, Prigozhin Belarus'a sürgüne gönderildi.
* * * * *
Rusya'daki durum, kişisel çıkar ilişkileriyle kurulan sistemlerin bir ülkeye ne kadar zarar verebileceğinin önemli örneklerinden. Ülkelerin, milli bir devletin en önemli parçası olan milli ordunun tekelinden vazgeçmelerinin, nasıl tehlikeli bir boyuta ulaştığını gösteren bir örnek... Devlet olmanın en önemli gereği, güç kullanma tekelidir. Milli ordunun yanında, adı ne olursa olsun paralı bir ordu ya da militer gruplar yaratmak, devletleri yıkabilecek denli tehlikeli sonuçlar yaratır. Cumhuriyet tarihindeki Çerkez Ethem isyanı, bunun örneklerindendir.
Bugün Türkiye'de de, Rusya'dakine benzer sorunlarla karşı karşıyayız. SADAT denilen 'özel paralı ordu', milli orduya paralel bir güçtür. Elindeki gücün ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz ancak SADAT'ın kendi internet sitesinde kullandığı şu cümle, gücünün sınırları konusunda bilgi veriyor: "SADAT, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatlarının ihtiyaç duyabileceği her türlü hizmeti A'dan Z'ye sunma imkan ve kabiliyetine sahiptir."
FETÖ'nün de paralel bir askeri güç, ordu içinde ordu haline geldiğini ve devletin uçaklarıyla kendi ülkesinin insanlarını vurarak öldürmekten çekinmediğini de hiç ama hiç unutmamak lazım.
* * * * *
Bir başka sorun da, elinde kaçak silahlar bulunan ve ne olduğunu bilmediğimiz silahlı örgütler... El Kaide, Taliban, IŞİD gibi örgütlerin Türkiye'de örgütlendikleri ve ülkemize elini kolunu sallayarak giren milyonlarca genç erkeğin, bu örgütlerle yakın ilişkisi olduğu iddia ediliyor. Cihatçı zihniyetteki bu savaşçı gençlerin, ülkemiz için nasıl bir tehlike oluşturduğunun farkında mıyız?
Bu gerçek, Fransa'da yaşanmakta olan ve neredeyse bir iç savaşı andıran çatışmaları iyi anlamamızı ve gerekli dersleri çıkarmamızı gerektiriyor. Bunu da bir sonraki yazımızda irdeleyelim.