"Şu anki sıcaklıkları alın. Üzerine bir 5-10 derece daha koyun. 2050-2100 arasında Türkiye'nin 'en yüksek sıcaklık' gerçeği bu olacak. Havanın, şu anda ağladığımız sıcaklıklara inmesi için yalvaracağız, ama nafile... Üzerine, bir de sevdiklerimiz sıcak nedeniyle ölüyor olacak."
Dehşet verici bu ifadeler, yurt dışında yaşayan genç ve donanımlı bilim insanlarımızdan Çağrı Mert Bakırcı'ya ait. Gerçeği en sert biçimde anlatıyor, çünkü doğrusunu söylemek gerekirse, başka biçimde anlamıyoruz.
* * * * *
Çocuklarımıza ve torunlarımıza bıraktığımız dünya, çok ama çok sıcak olacak... Nedenini, sadece iki sözcükle özetlemek mümkün: Küresel ısınma.
Sıklıkla duyduğumuz bu tanım, ne anlama geliyor? İklimin, tüm dünya çapında, küresel bir boyutta değişmesi... Gezegenimizin, aşırı hızlı bir biçimde ısınması, yani sıcaklığının artması.
Dünyada iklim defalarca değişmiştir. Buz çağlarından ılıman iklim çağlarına defalarca geçmiştir gezegenimiz. Ancak son yüz yılda yaşananlar, gezegenin bu doğal döngüsüyle ilgili değil, tamamen bizim eserimiz. 20. yüzyılın başlarından bu yana, Dünya'nın sıcaklığındaki artış, giderek hızlandı ve özellikle 1980'li yıllardan itibaren tamamen kontrolden çıktı. "Böyle giderse, çok yakın gelecekte küresel sıcaklık ortalaması, bundan sadece 30 yıl öncesinin 1.5-2 derece üzerinde olacaktır! Bu, hiç normal bir hız değil. Bu kadar büyük sıcaklık ortalaması değişimlerinin asırlara yayılan bir sürede gerçekleşmesini bekleriz, 30 yılda değil!" diyor Bakırcı, tehlikenin boyutuna dikkat çekerek.
* * * * *
Gezegenimiz, tarihinde hiç olmayan bir hızda ısınıyor. Neden? Bunun insanoğlunun faaliyetlerinin sonucu olduğu çok açık. Bakırcı'nın açıkladığına göre, 4 temel faaliyetimiz, bu ısınmadan birinci derecede sorumlu: "Ormanların tahribatı ve tarım alanları, ozon tabakası kirliliği, aerosol gazlarının salınımı (örneğin kömür yakımı sonucu salınan sülfatlar veya eski deodorantlardan salınan kloroflorokarbon gazları), sera etkisine neden olan karbondioksit ve metan gibi gazların salınımı... Bunlar genelde fabrikalardan, arabalardan, uçaklardan, trenlerden, tarım alanlarında yaşayan büyük besi hayvanlarından ve santrallerden salınan gazlar... Yani Endüstriyel Devrim'in hız kattığı her şey bu gazlara neden oluyor."
* * * * *
Bir yaygın yanlışı düzelterek devam edelim: Küresel ısınma, havaların ısınması anlamına gelmiyor sadece, bunun yanısıra ve bundan daha önemlisi, belirsiz hava olaylarının yaşanması demek. Aşırı sıcaklar, aşırı soğuklar, aşırı yağışlar, kasırgalar, seller, orman yangınları, mevsimlerin birbirine karışması, kutuplardaki buzların erimesi ve bunun sonucunda deniz seviyesinin yükselmesi... Bütün bunlar, artık sıklıkla gözlemlediğimiz ve yakın gelecekte daha da artacak olaylar.
Bunun yanısıra, insanoğlu da dahil pek çok canlı türünün, bütün bu değişimlere bu kadar hızlı uyum sağlayamaması ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması. Daha şimdiden, binlerce bitki ve hayvanın soyunun tükenmesine yol açtık, daha fazlası doğanın dengesinin alt üst olması anlamına gelecektir.
* * * * *
Bütün bunlar, ülkemizi ve üzerinde yaşayan bizleri nasıl etkileyecek? Buna da tüyler ürpertici gerçeği vurgulayarak yanıt veriyor Bakırcı: "Şu ana kadar yaşananlar daha hiçbir şey değil! Çok daha beterleri yolda. Eğer önlemler alınmazsa, bu gördüklerimiz, göreceklerimiz yanında bir hiç diyebilirim. Sadece bizim için değil, tüm Dünya için. Ama biz de devasa miktarda etkileneceğiz; çünkü her şey bir yana, altyapı eksiğimiz var. Sadece iklim değişikliği değil, dev depremler gibi diğer doğa olayları da Türkiye'yi çok ciddi şekilde tehdit eden olaylar. 'Olunca bakarız' gibi bir mantık var. Böyle olmaz. Bilime ve bilim insanlarına kulak vermek zorundayız."
Bilimin ve bilim insanlarının Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar yok sayıldığı, hatta 'kötü ve tehlikeli' kabul edildiği bugünlerde, küresel ısınma konusunda önlem almak için onlara başvuracağımıza inanmak, en basit tanımıyla naiflik ne yazık ki.
Yorumlar
Kalan Karakter: