Tam bir sapıklar ülkesi haline geldik. Mağdurların çoğu çocuk…
Hiçbir yerde güvende değil çocuklar. Evde biyolojik babaları, abileri, dedeleri, üvey babaları, komşular, dayılar, amcalar tarafından tecavüze uğruyorlar. Okulda öğretmenleri, müdürleri, temizlik görevlileri tarafından... Çalışmak zorunda olan çocuklar, çalıştıkları yerde kendilerinden büyük iş arkadaşları tarafından… Kimi Kuran kursunda ‘hocası’ tarafından… Kimi otobüste, dolmuşta… Kimi devletin koruması altındayken…
Özellikle çocuklara cinsel taciz ve tecavüzdeki olağanüstü artış, nedenleri üzerinde defalarca düşünmeyi gerektiriyor.
* * * * *
Giderek ‘dinselleşen’ bir toplum haline gelmemizle, cinsel suçlardaki artış arasındaki paralel ilişki, gözden kaçmıyor. Psikiyatrist Eren Ezgi Gevher, bir söyleşisinde, “dinselleşen toplumlarda cinsel suçlardaki artışın” nedenlerinin, dinin ‘erkek egemen’ bir yaklaşım sergileyecek şekilde topluma uyarlanmasıyla açıklanabileceğini söylüyor; "İslâmiyeti de kapsayan erkek egemen yaklaşımlar, erkeğin tahrik olmasını 'doğal', kadınını rızasına bakmaksızın eyleme geçmesini de 'meşru' sayıyor. Bu nedenle, bu toplumlarda tecavüz ve tacizlerin temel sorumlusu kadın olarak kabul edilmektedir” diyor.
İktidarın, kız-erkek öğrencilerin ilişkilerinden tutun da, yapılacak çocuk sayısını belirleyecek kadar yatak odalarına giren tavrına da değiniyor Gevher ve bunun, toplumu etkilediğini söylüyor: “Egemen ideolojinin cinsellik alanına olan baskıcı müdahalesini az ya da çok her dönemde görebilmek mümkündür. Ancak AKP dönemiyle birlikte bu baskıların ivmelendiğini görmekteyiz. İktidarın bu konuda yaptığı açıklamalar, çoğu zaman bir gaf olarak değerlendirildi, ancak ne yazık ki bu meseleyi basit bir dil sürçmesi olarak değerlendirmek pek mümkün görünmüyor.”
* * * * *
İktidarın ve giderek ‘dinselleşen’ toplumun tavrının uzantısı, ne yazık ki yargıda da kendini gösteriyor.
Son günlerde gündemde, ama aslında yaklaşık 1,5 yıl önce hazırlanmış bir rapor var. 3 avukatın hazırladığı “Bağırsaydı Sesi Duyulurdu” başlıklı rapor, çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddetin ‘cezasızlık’ boyutunu örneklerle sergiliyor. Yürek dayanmaz örnekler var araştırmada. Cinsel istismara maruz kalan çocuklar, yargının özensiz tavrı nedeniyle, defalarca travma yaşamak zorunda bırakılmış. Neler gelmemiş ki çocukların başına; ilgi çekmek için istismar iddiasında bulunduğunu düşünen ebeveynler; muayene etmek istemeyen doktorlar; “bağırsaydı sesini duyarlardı” diye rapor veren bilirkişi polisler; “tecavüzün delilini niye saklamadın” diye soran savcılar; tekrarlayan adli tıp incelemeleri ve yaşadıkları nedeniyle kimi zaman suçlu bulunma…
Ya suçlular?
Onlar ‘yüce yargı’nın kol kanat germesiyle, kimi zaman beraat etmişler, kimi zaman suçla orantısız ‘küçük’ cezalar almışlar.
* * * * *
Ve suçluların, bizzat iktidar tarafından korunması…
Yakın bir örnek; Karaman’da, iktidarla yakın ilişkileri bilinen bir yurtta onlarca öğrencinin tecavüze maruz kaldığının anlaşılmasından sonra, hükümetin, bizzat Başbakan ve bakanlar düzeyinde yurda kol kanat germesi…
Daha birkaç gün önce, Sivas Erkek Yetiştirme Yurdu’nda büyük öğrencilerin küçüklere tecavüzünün örtbas edilmesi için, yurda müfettiş bile gönderilmemesi, olayı Emniyete bildiren yurt müdürünün siyasi baskı sonucu istifa ettirilmesi, olayı ortaya çıkaran nöbetçi memurun açığa alınması…
Kocaeli’de bir rehabilitasyon merkezinde kız çocuklarının pencereye çıkarak “kurtarın bizi” diye çığlık atmalarının videosunun sosyal medyada gündeme gelmesinden sonra, konunun her düzeydeki yetkililer tarafından kapatılması, suç duyurusunda bulunulmasına bile izin verilmemesi…
* * * * *
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, geçenlerde yaptığı bir konuşmada, “İhmal, istismar ve tacize uğrayan çocukların cezalandırılması konusu da gündeme alacağımız konulardan bir tanesi” dedi. Dil sürçmesi mi, bilinçaltının yüzeye çıkması ya da gönlünden geçenlerin dile gelmesi mi? Ne yazık ki hepsi mümkün…