Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en zor günlerinden geçiyor. Böylesine bir dönemde, muhalefet cephesinden gelen her çözülme, halkın adalet ve değişim umutlarını biraz daha tüketiyor. Bu çözülmenin son örneği Aydın’dan geldi. Bu ülkede CHP seçmeninin oylarıyla hem milletvekilliği, hem de yıllarca belediye başkanlığı yapan Özlem Çerçioğlu, seçmeninin iradesini yok sayarak AKP’ye geçti.
Özlem Çerçioğlu hakkında uzun süredir onlarca dava dosyası bulunduğu, eşi Ercan Çerçioğlu’nun Aydın’da pek çok yolsuzluk iddiasıyla anıldığı konuşuluyor. Bunların doğruluğu yargı önünde kanıtlanmadan kesin bir hükme varmak doğru olmaz; ancak ortada değişmeyen bir gerçek var: Halkın verdiği muhalefet görevini, kişisel özgürlüğü garantiye alma uğruna bırakmak, tarihe geçecek bir tercihtir.
Siyasi kulislerde, bu geçişin “hapisten kurtulma” karşılığında yapıldığı konuşuluyor. Hatta iddiaya göre, “6 metrekarelik yerde yapamam” sözleri bu pazarlığın özeti niteliğinde. Eğer bu doğruysa, bu yalnızca kişisel bir tercih değil, Türkiye’de muhalefetin ahlaki omurgasına vurulmuş bir baltadır. Çünkü bedel ödemeyi reddeden, yalnızca kendi koltuğunu ve mal varlığını korumak isteyen bir siyasetçinin, değişim için halktan fedakârlık beklemeye hakkı yoktur.
*****
Bu topraklarda, bedel ödemeden büyük bir dönüşüm sağlanamayacağını hepimiz biliyoruz. Hapisteki gazeteciler, yıllarca süren davalarda sürünen akademisyenler, üniversiteden atılan öğrenciler, sokak ortasında gözaltına alınan gençler… Onlar, hiçbir rant, koltuk veya dokunulmazlık talebi olmadan, yalnızca aydınlık bir ülke için direniyorlar. Peki ya yıllarca hem milletvekilliği hem de belediye başkanlığı yapmış, on binlerce insana umut olmuş bir siyasetçi, neden aynı cesareti gösteremez?
Üstelik bu, tekil bir olay da değil. Son yıllarda muhalefetten iktidara geçen pek çok isim gördük. Kimisi davalarını düşürmek, kimisi rahat nefes almak, kimisi ise makamını korumak için. Her biri, halkın “sırtımı yasladığım” dediği taşları tek tek söküyor. Geriye, iktidarın daha da güçlenmiş duvarı ve halkın biraz daha yalnızlaşmış umudu kalıyor.
Asıl mesele şu: Muhalif olduğunu iddia edenler, koltuklarının altından çekildiğinde de ayakta kalabilecek mi? Bedel ödemeyi göze alabilecek mi? Yoksa her biri, sırası gelince “ben o 6 metrekarede yapamam” mı diyecek?
*****
Bugünler geçecek. Bu tür ‘satılık’ insanlar sayesinde değil, baskıya ve zulme direnen, her koşulda dik duran cesur insanlar sayesinde geçecek. Ve tarih, bu insanların cesaretini de, ötekilerin korkaklığını da unutmayacak.
Yorumlar
Kalan Karakter: