Hangi işi yapıyorsanız yapın, çevrenize şöyle bir bakın…
İşlek cadde ve sokaklardaki dükkanları gözden geçirin…
Ne kadar çok emlakçı, ne kadar çok galeri, ne kadar çok giyim mağazası, kafe, kuaför… vb. var.
Sonra turizm adına şöyle bir bakın, neredeyse boş bulunan her arsaya otel yapılmış gibi değil mi?
Yapamayan da pansiyon yapmış, butik otel yapmış…
Yapmış da, yapmış…
Sanayiye giden, hepsi tamirci. Kimi motorda, kimi kaportada usta ama tabelalarına baktığınızda hepsi, her işi yapıyor!..
Bir de bankalar, ne çok banka var…
Her şeyden çok fazla var bu şehirde…
Bunun getirisi de arz-talep dengesizliği…
Herkes her işi yapsın denildiğinde de çıkan sonuç, toplasanız da, çıkarsanız da, çarpsanız da değişmiyor.
Bir fabrika, bir ürünü çok satıyor diye, bir başkası ben de bu işi yaparım derse, öncelikle kalite düşer, ikinci arz talep dengesi bozulur ardından rekabet sağlıklı ilerlemez.
Herkes kendi bildiği işi yapsa, ardından da bir iş kurmadan önce dükkanını fabrikasını,otelini, ofisini açacağı bölgenin tespitini yapsa, hepsinden önemlisi kime, neyi, nasıl satacağını belirlese…
Açtım, kurdum,binayı diktim gitti!
Açtım oldu! Zihniyetiyle yapılacak iş, sadece sizin sermayenizi yok etmez.
Aynı zamanda içinde bulunduğunuz sektör, yaşadığınız kentin ekonomisi, ülkemizin ekonomik değerlerini etkiler.
Bu nedenle sağlıklı rekabetin oluşması, doğru arz-talep dengesini kurmak adına önce ilçelerin, ardından kentlerin sonra da ülke genelinde ithalat ve ihracatın bilimsel çalışmalarla dengelenmesi gerekir.
Bir şeyden çok olması hiç kimseye fayda getirmez.
Bunu hepimiz biliyoruz.
Bu bakış açısıyla ilçelerin nüfus oranları, alım güçleri, kültür seviyelerine kadar ticaret hayatı
aynı imar planlarındaki dengeler gibi belirlenmelidir.
Ardından de kentlerin…
Nasıl?
Şu kadar katlı binayı buraya inşa edebilirsin, ama bu kadar da yeşil alan olmalı. Şurası hastane, burası cami olmalı diyerek parsel parsel imar durumu belirleniyor ya…
İşte ticarette aynı sistemle düzenlenmeli.
Burayı 2 kuaför kaldırır, şurada bir emlakçı olmalı, burada da 3 market olmalı gibi belirlenmeli.
Kanunlara, mevzuata dayandırılarak talebin üzerinde fabrika, otel ve dükkan açılmasına izin verilmemeli.
Dengesizliğin getirdiği belirsizlik dün açılan şirketlerin, yarın kapanmasına neden oluyor.
Hızlı koşan atın pisliği seyrek düşer misali …
Hızlı koşan bu ‘At’lara önce bankalar referans olduğu için, kobiler ve çalışanlar güven ile perişan oluyor.
Sadece kapansa sorun değil, bir de üstüne geride enkaz bırakıyor.
Yıllardır dededen toruna geçen fabrikalar kapanıyor.
Krizlerin artçıları sektörleri yıkıyor.
Bu sorunları görüp, çözümler aramadıkça, hep aynı kısır döngüye geliyoruz.
Önüne geçmek adına akılcı ve çözümcü sonuçlarla ilerlemeliyiz. Her şeyi bir düzene, kanuna, mevzuata oturtmalıyız ki, ekonomi denildiğinde artık umutsuzluk olmasın. Korkunç rakamlar, iş adamı, sanayici, esnafı korkutmasın…
Denge…
Önce denge şart…
Yorumlar
Kalan Karakter: