Seçim sonuçları kesinleşti ve artık seçimle ilgili birkaç saptama yapmanın zamanı geldi. Bu konuda söyleyecek çok söz var. Tarih, sosyoloji ve psikoloji bilimlerini uzun yıllar çalışmak zorunda bırakacak koşullarda yapılacak bir seçimdi bu. Ben, böylesine çok boyutlu bir konuda, birkaç saptamamı paylaşmakla yetineceğim.
* * * * *
Saptama 1: Erdoğan, bu seçimi, bir kez daha kazanamadı. Neden bir kez daha diyorum, çünkü ben sayın Erdoğan'ın, ilk seçim dahil olmak üzere, hiç seçim kazanmadığına inananlardanım.
Bu seçim, ne demokratikti, ne de adil. AKP iktidarı, devletin bütün olanaklarını, seçimi kazanmaya yöneltti. Bunun ekonomiye uzun dönemli etkilerinin olumsuz olacağını ve bu bedeli hepimizin ödeyeceğini bile bile...
Mükerrer oy kullanılabilmesi için, parmak boyasına karşı çıkıldı. Birçok sandıkta mükerrer oy kullanıldığını ve 6 milyon civarında fazla seçmen olduğunu hepimiz gördük.
Bir de sahte kimlikli seçmenler vardı. Sayısının 7 milyondan fazla olduğu söyleniyor. Tabi ki bu seçmenlerin hepsinin oyu iktidaraydı.
Deprem bölgesinde hayatını kaybedenlere bile oy kullandırıldığı söylendi.
Ve görevi seçim güvenliğini sağlamak olan Yüksek Seçim Kurulu, bu iddiaların hepsini duymazdan geldi, yok saydı.
* * * * *
Saptama 2: CHP'nin, ana muhalefet olmayı hak etmeyen bir parti olduğu, bir kez daha ortaya çıktı. Ne geçmişteki seçimlerde, ne bugün, gerçek olmayan seçim sonuçlarına en ufak bir itiraz etmedi. Ayrıca, bütün anketler Mansur Yavaş'ın şansının çok daha yüksek olduğunu söylemesine rağmen, Kılıçdaroğlu, kendi adaylığı konusunda ısrar etti. Üstelik, 13. kez seçim kaybetmesine rağmen, istifa etmeye, koltuğu hak eden gençlere bırakmayı da reddediyor.
* * * * *
Saptama 3: Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının oy kullanmasının yanlışlığı bir kez daha ortaya çıktı. Bu konuda örnek çok, birkaç çarpıcı örnek verip geçeyim...
ABD'de yaşayan bir Hintli, Erdoğan'a oy verdi. Yanlış okumadınız, bir Hintli ve ABD'de yaşıyor. Üç kuruş para verip Türk vatandışlığı almış anlaşılan...
Türkçe bilmeyen bir Arap, Almanya'da oy kullandı. Evet evet, Türkçe bilmiyor! Tabi ki oyu Erdoğan'a.
Bir Arap, belki de ayak bile basmadığı Türkiye seçimlerinde, 4 karısıyla birlikte Erdoğan'a oy verdi. Tabi ki onlar da Türkçe bilmiyor!
Ve bir Türk... Avrupa'da yaşıyor. Diyor ki; "Ben Türkiye'ye her geldiğimde, Euro bozdurup daha çok Türk Lirası alıyorum. Böylece daha fazla ev alabileceğim, çok memnunum." Türkiye ekonomisinin 'berbat' olmasına ve paramızın pula dönmesine sevinen bir Türk vatandaşı!
* * * * *
Saptama 4: Ülkede yaşayan 13 milyon yabancının (bunlar yasal olarak sığınmacı bile değildir, büyük bölümü kaçak, kalanlarsa 'misafir'dir) nasıl büyük bir tehdit olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Bunların bir bölümü apar topar vatandaş yapıldı ve oy kullandırıldı. Seçim sonrası yaptıkları açıklamalar, bundan sonra olacakların göstergesidir.
Bir Suriyeli genç, "Erdoğan'a oy vermeyenler defolup gitsin bu ülkeden" deme cüretkarlığında bulundu.
Bir başka Suriyeli, "Hatay zaten bizimdi, şimdi onu geri alıyoruz" diye açıklama yaptı. (Hatay'ın Türkiye için jeopolitik önemini ve Atatürk'ün, Hatay'ın Türkiye'ye katılması konusundaki çabalarını bir kez daha okuma zamanı sanırım... )
Bir Arap, "Burası zaten Osmanlı toprağı, hepimizin" diyerek haddini aştı.
* * * * *
Seçim sonuçlarına sevinen çoktu...
Türkiye'de bulunan 13 milyon yabancı ve gelme hazırlığındaki milyonlar...
Türkiye'nin sığınmacıları kendi topraklarına göndermeyeceğini anlayan Avrupalılar...
Türk parasının değerinin daha da düşeceğini anlayan ve Türkiye'de harcayabilecekleri daha çok para olacağına inanan Avrupalı Türkler...
Bütün ihtiyaçlarını, ülkesinden çok daha ucuza karşılayabileceklerini bilen Bulgarlar ve İranlılar...
Kanal İstanbul projesinin gerçekleşeceğini düşünüp o bölgede toprak alan rant peşindeki Araplar...
Sevinenlerin niteliğine ve niyetlerine baktığımızda, bu seçim sonucunun bizim lehimize olduğunu söylemek mümkün mü?