Antalya'da bir beton firmasına ait bir araçla, 5 yavru köpeğin üzerine beton dökülerek acılı biçimde ölümlerine neden olduklarını duyduğumda, sokakta yaşayan köpekler konusunu bir kez daha gündeme getirmenin şart olduğunu düşündüm. Bu, sokak köpeklerine uygulanan zulümün ne ilk örneği, ne de son olacak. Öldüresiye dövülen, kolları ya da bacakları kesilen, işkence edilen, tecavüze uğrayan köpeklerle ilgili haberler, bir gün bile ara vermiyor.
Sorunun iki boyutu var. İlki, sokaklarda yaşamak zorunda kalan köpeklerin yaşadıkları acı dolu yaşam. Bir diğeri de, insanlara saldıran köpekler... Bunun sonucunda pek çok insan yaşamını kaybetti, yaralandı, kuduz hastalığına maruz kaldı. Ben de bir sokak köpeğinin ısırması sonucu kuduz aşısı olmak zorunda kalanlardanım.
* * * * *
Sorunun iki boyutu var dedik; demek ki, hem köpekleri insanlardan, hem de insanları köpeklerden koruyacak çözümler bulmak zorundayız.
Öncelikle, insanlarla köpeklerin yaşam alanlarını ayırmak gerekiyor. Köpekler, yaşadıkları bölgeyi sahipleniyor. Bu alana giren insanları, yaşam alanlarına tecavüz edenler olarak algılıyor ve saldırıyor. Bu durumda, köpeklerin, insanların yaşadıkları kent içi alanlardan uzaklaştırılmaları şart. Peki nereye göndereceğiz bu kadar köpeği? Kentte beslenmeye alışmış bu köpeklerin doğaya salınması, onların ölüme terk edilmeleri anlamına geliyor. Bu durumda, barınaklarda toplamak gerekiyor. Barınakların bugünkü koşullarının değiştirilmesi koşuluyla...
Bundan daha önemlisi, başıboş köpeklerin üremelerinin engellenmesi... Kesin sayı bilinmemekle birlikte, yetkililerin verdiği rakamlara göre, sokaklarda yaşayan 5 milyon civarında köpek var. Bir köpek, yılda 16 yavru doğurabiliyor. Bu durumda, önümüzdeki yıllarda bu sayının katlanarak artacağını öngörmek zor değil.
Köpeklerin kısırlaştırılmaları ve uygun barınaklarda toplanması, belediyelerin göreviymiş gibi düşünülüyor. Ancak, böylesi büyük bir sorun, bir devlet politikası geliştirilmeden çözümlenemez. Merkezi yönetim, barınakların yapımı ve işletilmesi, hayvanların kısırlaştırılmaları ve sahiplendirme çalışmaları için gereken çabayı göstermek zorunda.
* * * * *
Sokak köpeklerini de ilgilendiren bir yasamız var. 2004 tarihli Hayvanları Koruma Kanunu.... Bu kanun, sorunun çözümü için, devlete açıkça görev veriyor. Kanunda bu konu, ilgili maddelerde açıkça belirtiliyor:
"Her ilde il hayvanları koruma kurulu, valinin başkanlığında, sadece hayvanların korunması ve mevcut sorunlar ile çözümlerine yönelik olmak üzere toplanır. İl sınırları içinde hayvanların korunmasına ilişkin sorunları belirleyip, koruma sorunlarının çözüm tekliflerini içeren yıllık, beş yıllık ve on yıllık plan ve projeler yapmak, yıllık hedef raporları hazırlayıp Bakanlığın uygun görüşüne sunmak, Bakanlığın olumlu görüşünü alarak hayvanların korunması amacıyla her türlü önlemi almak, ilde kurulacak olan hayvan bakımevleri ve hayvan hastanelerini desteklemek, geliştirmek ve gerekli önlemleri almak, il hayvanları koruma kurulunun görevidir."
Aynı yasa, belediyelere de görev yüklüyor: "Yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakımevleri ve hastaneler kurarak onların bakımlarını ve tedavilerini sağlamaları ve eğitim çalışmaları yapmaları esastır. Hayvan bakımevleri ve hastanelerin kurulması amacıyla Hazineye ait araziler öncelikle tahsis edilir."
Ne diyormuş yasa; merkezi yönetimle belediyeler işbirliği yaparak sorunu çözecekler. Her zaman olduğu gibi, yasal düzenleme yeterli, ama uygulayan yok.