Son günlerde okuduğum birkaç haber, Türkiye'de uyuşturucu sorununun ne kadar büyüdüğünü bir kez daha hatırlattı. Bu haberlere göre, Türkiye'nin dört bir yanında, çocuk parklarında bile uyuşturucu kullanılıyor, aileler çocuklarını parka gönderemiyorlarmış. Bu konuda Antalya'da da çok sayıda şikayet var. Konuyla ilgili şikayetlerde, polise defalarca haber verilmesine rağmen, sorunun çözümlenmediği belirtiliyor.
Bir başka haberde de, Telegram üzerinden uyuşturucu satışı yapıldığı belirtiliyor. İnternete giriyorsunuz, istediğiniz ürünün siparişini veriyorsunuz, kurye kapınıza kadar getiriyor. Hem de 7/24!
Bütün bunları biz biliyoruz da yetkililer bilmiyor mu? Gereken önlemler alınmıyor mu? Polis görevini yapıyor mu? Polis gerekeni yapıp zanlıları adalete teslim ediyor da, yargı sistemi mi bunun önüne geçmiyor? Önemli mevkilerde bulunanların Türkiye'deki uyuşturucu trafiğiyle ilişkisi nedir? Sosyo-ekonomik koşulların değişmesinin, yoksulluk ve yozlaşmanın artmasının bu sorunun büyümesindeki etkisi ne kadardır? Bütün bunlar ve aklıma gelmeyen diğer sorular, sayısız araştırmanın konusu olabilir. Ben bu kısacık yazıda, sadece sorunun büyüklüğüne dikkat çekmeye çalışacağım.
* * * * *
Türkiye'de uyuşturucu kullanımı, son 30 yılda artıyormuş, ancak son 15 yılda, bu artış hızlanmış. Hatta bazı iddialara göre, uyuşturucu kullanım yaşı 9'a kadar düşmüş. Doğrusu okul önlerinde bekleyen torbacıları ben bile gördükten sonra, buna inanmamak mümkün değil.
Bir başka gerçek de, Türkiye'nin, uyuşturucu yakalanan ülkeler sıralamasında en üstlerde olması. Bunda, bu maddeleri üreten ülkelere yakınlığın etkisi tabi ki var. Ancak son yıllarda, birçok üst düzey yetkilinin de adının geçtiği uyuşturucu trafiğinin arttığını görmek gerek.
İşte tam bu noktada, üç kuruş para karşılığında verilen vatandaşlıkların ve sınırları sonuna kadar açmanın etkilerini konuşalım. Uyuşturucu kartelleri, gerek kolay vatandaşlık elde edebildikleri, gerekse yozlaşmış politikacılarla kurabildikleri rahat ilişkiler nedeniyle Türkiye'yi mesken tuttular. Bu karteller, bir yandan uluslararası uyuşturucu trafiğini yönetirken, bir yandan da ülke içinde satış ağı kurdular. Yani çocuklarımızı hedef aldılar. Hem de bizim onlara sunduğumuz sayısız kolaylık sayesinde!
Hatırlayalım... Bazı Türk girişimciler, uyuşturucu üretim merkezlerinden biri olan Ekvador'da liman satın aldılar. Yurt dışından gelen birçok gemide, muz konteynerlerinde, tonlarca uyuşturucu ele geçirildi. Kolombiya'yla ilişkilerimiz, son yıllarda pek sıkı fıkı, hatta Milli Piyango biletini kazanan numara bile Kolombiya'da!
Ne yazık ki "döviz gelsin de nereden gelirse gelsin" anlayışının sonucu olarak, üllkemiz, uyuşturucunun, kara paranın, kartellerin, çeteler arası çatışmaların merkezi haline geldi. Kolombiya, Meksika, Ekvador gibi ülkelerde, kendi ordusuna sahip, devletin silahlı güçleriyle çatışan uyuşturucu baronları var. Önüne geçilmezse, ülkemizin de bu hale gelmesi hiç de uzak değil.
* * * * *
Uyuşturucu alışkanlığı ile suç arasında, bireyler düzeyinde de çok yakın bir ilişki vardır. Uyuşturucu satın alabilmek için suça yönelen, insan öldürmeye kadar giden eylemlere girişen sayısız insan aramızda dolaşıyor. Türkiye'de, uyuşturucu gibi silaha ulaşmak da çok kolay. 30 milyon ruhsatsız silahın piyasada dolaştığı iddia ediliyor.
Bu durumun mutlaka can yakıcı sonuçları oluyor ve olmaya devam edecek. Bu nedenle, önlem almak şart. Bu konu, tabi ki yetkililere düşüyor. Bize düşense, yolsuzluklara bulaşmamış, görevinin gereğini kararlılıkla yerine getirebilecek işinin ehli politikacıları seçmek ve denetlemek ve onlardan, hakkımız olan yaşam, güvenlik ve sağlık haklarımızı talep etmektir.
Yorumlar
Kalan Karakter: