5 yaşındaki Suriyeli bir çocuk taciz edilince, Kayseri halkı sokağa döküldü, Suriyelilere saldırıp evlerini, arabalarını, işyerlerini ateşe verdi. Bir çocuğun taciz edilmesi, toplumda kontrolsüz bir öfkeye neden olabilir. Ancak burada olan, tacize değil, yıllardır sayıları hızla artan 'Suriyeli işgali'ne tepkiydi. Buna 'işgal' dememe karşı çıkanlar olabilir, ancak emin olun haklı gerekçelerim var.
Öncelikle şunu belirteyim, bir savaştan kaçıp başka ülkeye sığınmakla, savaş bittikten sonra dahi o ülkeden ayrılmamak ve iyice kurulup yerleşmek başka şeylerdir. Hele söz konusu olan Araplarsa... Çünkü Araplar, tarihin de gösterdiği gibi, asla asimile olmaz, içine girdikleri topluma kendi kültürlerini dayatırlar. Ayrıca Suriyelilerin sıklıkla dile getirdikleri "Hatay zaten bizimdi, geri aldık", "bu ülkeden biz değil Türkler gidecek" gibi aşırı söylemleri de göz ardı etmemek gerekir.
Bütün bunları söylerken amacım, Kayseri'de yaşananları aklamak değil; tam tersine, yaşananların, AKP hükümetinin Suriye politikasının bizi getirdiği noktaya dikkat çekmek. Arı kovanına çomak sokan bir dış politikanın bizi getirdiği yer bu...
* * * * *
Kayseri'de başlayan olaylar, ülkenin başka kentlerine de sıçradı. Bu olayların en acısı, maalesef Serik'te yaşandı. 5 yaşındaki bir çocuğun taciziyle başlayan olaylar sonrasında, 3-5 çocuk, bir başka çocuğu öldürdü. 17 yaşında ekmeğinin peşindeki bir Suriyeli çocuk, birilerinin dolduruşuna gelen başka çocuklar tarafından sokak ortasında hunharca bıçaklanarak öldürüldü.
Kocaman kendini bilmez adamların 'yönetim' adı altında yürüttükleri iç ve dış politika, çocukların sokakta birbirlerini öldürmelerine kadar uzandı. Var olan politikanın sürdürülmesi, ne yazık ki bu tür olayların artarak devam edeceğinin habercisidir.
* * * * *
Kayseri'de açılan bir pankartta "devlet yoksa, millet vardır" yazıyordu. Bu pankart, halkın yüzde 90'ından fazlasının Suriyelileri ülkede istemediğinin, bu istilaya karşı devletin hiç bir şey yapmayacağının farkında olduğunun özetidir. Halkın bu durum karşısında sokağa çıkma hakkı tabi ki vardır. Sokaklara çıkıp talebini dile getirebilmesi, demokrasinin gereğidir. Ancak sokağa çıkmakla sokakları savaş alanına çevirmek arasında fark vardır. Örgütlü demokratik ve barışçıl eylemler haktır; ancak tepkiyi yönetim yerine mültecilere çevirmek akıl dışıdır, ilkeldir, ırkçıdır.
Bu arada, herkes Suriyelilerden söz ediyor, ancak asıl tehlike olan kaçak Afganlardan, Pakilerden, Bangladeşlilerden söz eden yok. Oysa cebine uyuşturucuyu ve silahı koyan binlerce genç, akın akın ülkemize gelmeye devam ediyor. Ellerini kollarını sallayarak giren gençler zorlanmasın diye, sınırlardaki bütün mayınları da temizledik!
Kimse gerçek sayıyı bilmiyor ama ülkedeki yabancı sayısının 17 milyon civarında olduğu söyleniyor. Üstelik hem gelenlerle, hem de yüksek doğum oranlarıyla sayıları her geçen gün hızla artıyor. Neredeyse ülke nüfusunun beşte biri kadar insanın ülkemize gelip yerleşmesi, en hafif tanımla işgaldir. Bunun önüne geçmek şarttır. Devletin bu konuda adım atmaması durumunda, dilim söylemeye varmıyor ama, ülkede bir iç savaş bile yaşanabilir.
Yorumlar
Kalan Karakter: