Antalya Ticaret ve Sanayi Odası geçtiğimiz hafta “2050 Antalya Vizyonu” başlığıyla bir organizasyon düzenledi. Başlık büyük, tarih iddialı, kullanılan dil süslüydü. Ancak organizasyonun kendisi, ister istemez çok daha temel ve rahatsız edici bir soruyu gündeme getirdi: 2050’yi konuşabilmek için önce 2025’i planlamış olmak gerekmiyor mu?
Mesele vizyon kelimesi değil. Mesele vizyonun neye, kime ve hangi zemine dayanarak üretildiği. Çünkü vizyon, sadece ileri bir tarih telaffuz etmekle oluşmaz; bugünü yönetebildiğin kadar inandırıcıdır.
Toplantı, kamuoyuna 300 kişilik bir “vizyon buluşması” olarak servis edildi. Ancak kulislere yansıyan bilgiler, katılımın 100’ü bile bulmadığını gösteriyor.
Temsil gücü bu kadar sınırlı olan bir organizasyonda “ortak akıl” iddiası ister istemez havada kalıyor. İnsan sormadan edemiyor: Bu vizyon kimin adına, kimler için üretildi?
Asıl dikkat çekici nokta ise davet listesi. Geçmişte Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği başkanlığı yapmış isimler masadayken, ATSO’ya iki dönem ve üzeri başkanlık yapmış, Antalya’nın ticaret ve sanayi hafızasını temsil eden bazı eski başkanların davet edilmemiş olması ciddi bir soru işareti yaratıyor.
Antalya’nın 2050’si konuşulurken, bu kentin ticari tarihinde 6–7 yıl sorumluluk almış isimlerin bilgi ve deneyiminden neden faydalanılmadı? Bu bir unutkanlık mıydı, yoksa bilinçli bir dışlama mı?
Üstelik yüksek istişare grubunun da davetli olmadığı konuşuluyor. Ortak akıl vurgusunun bu kadar güçlü yapıldığı bir toplantıda, istişarenin dışlanması, “vizyon” kavramının ne kadar dar bir çerçevede ele alındığını gösteriyor.
Programda öne çıkan başlıklar ise kentsel dönüşüm ve iklim değişikliğiydi. Ancak bu başlıkların yeni olmadığı Antalya kamuoyunun malumu.
2012 yılında dönemin ATSO Başkanı Çetin Osman Budak döneminde “10 Yıllık Antalya Vizyonu” başlığıyla bu konular ele alındı. 2018 ve 2021 yıllarında üniversitelerin ve Büyükşehir Belediyesi’nin katılımıyla çalıştaylar yapıldı, raporlar hazırlandı, kitapçıklar yayımlandı. Dolayısıyla insan sormadan edemiyor: 2050 vizyonu diye sunulan şey, geçmişte konuşulanların yeniden paketlenmiş hali mi?
En ironik nokta ise burada ortaya çıkıyor. ATSO’nun resmi internet sitesine bakıldığında, mevcut başkanlık dönemi için net, ölçülebilir ve kamuoyuna açık bir 5 yıllık vizyon belgesine ulaşmak zor. Yani önümüzdeki birkaç yılı nasıl yöneteceğini anlatamayan ve bence bilmeyen bir yönetimin, 2050 gibi uzak bir tarih için büyük projeksiyonlar yapması ister istemez bir güven sorunu yaratıyor.
Kendi dönemini planlayamayan, yarınından bile bihaber bir yönetim, Antalya’nın çeyrek asır sonrasını neye dayanarak planlıyor? Üstelik 2050 yılına gelindiğinde, bugün bu masada olan isimlerin çoğunun aktif hayatta olmayacağı da ortada. Bu durumda şu soru kaçınılmaz hale geliyor: Bu vizyon kimin sorumluluğunda hayata geçecek?
Toplantıya dair kulislerde konuşulan bazı iddialar ise tabloyu daha da tartışmalı kılıyor. Organizasyonun, Başkan Yusuf Hacısüleyman’ın ücreti mukabilinde danışmanlık hizmeti verdiği bir otelde, hem de üç gün konaklamalı yapılması hayatın olağan akışına aykırı değil mi? Odanın kısıtlı kaynakları neden danışmanlık hizmeti verilen bir otele aktarılıyor?
Peşkeş diyorum çünkü; ATSO’nun kendi hizmet binasında bu etkinliği rahatlıkla yapabilecek büyüklükte bir konferans salonu var. Bu organizasyon pekâlâ konaklamasız ve günübirlik de gerçekleştirilebilecekken ciddi bir maliyet yaratılması; hatta bazı katılımcıların konaklamasına izin verilirken, bir komite üyesinin eşinin ücretini kendi cebinden ödemek istemesine rağmen konaklamasına izin verilmediği iddiası… ATSO Yönetiminin, özellikle de Hacısüleyman’ın bu iddialara acilen cevap vermesi gerekiyor.
Başkan çık ve açıkla:
“Neden ATSO Konferans Salonu’nda bir günde yapılabilecek bir organizasyonu, maaşlı çalışanı olduğun otelde hem de üç gün süreyle gerçekleştirdin?”
Tüm bu tablo, yaklaşan oda seçimleri öncesinde şu soruyu da beraberinde getiriyor: Bu organizasyon gerçekten Antalya’nın geleceğini konuşmak için mi yapıldı, yoksa yeniden adaylık sürecine yönelik bir vitrin faaliyeti miydi?
Antalya’nın gerçekten bir vizyona ihtiyacı var. Ama bu vizyon; kapsayıcı, şeffaf, geçmişin birikimini yok saymayan ve her şeyden önce yakın geleceği planlayabilen bir anlayışla mümkün.
Bugün Antalya suyu konuşuyor, konutu konuşuyor, turizmde gelir adaletsizliğini, yaşam maliyetlerini, trafik ve kent yoksulluğunu konuşuyor. Bu başlıklarda somut ve ölçülebilir planlar ortaya koyamayanların 2050 masası kurması, vizyondan çok vitrin hissi yaratıyor.
O yüzden bu soruyu sormak kötü niyet değil, kamusal bir sorumluluktur: Amaç Antalya’nın geleceğini aramak mı, yoksa üyeden oy araklamak mı?
Çünkü vizyon alkışla değil, hesapla olur.
Bugünü anlayamayan, yarını anlatmasına Antalya artık ikna olmuyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: