Antalya Pil Fabrikası…
Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’nün yıllar önce ortaya koyduğu, endüstriyel mirası koruyarak kente nefes aldıracak nadir projelerden biriydi. Sadece bir fabrika değil; kütüphane, sanayi tarihi müzesi, kültür-sanat adası, festival alanı, konser sahnesi…
Yani Antalya’nın yıllardır eksikliğini çektiği kamusal bir yaşam merkezi olacaktı. Dünya ölçeğindeki örneklerini gördüğünüzde insan sormadan edemiyor: Venedik yapabiliyorsa, Biel yapabiliyorsa, bir fabrika sahasını kültür-sanata dönüştürüp şehri canlandırabiliyorsa, Antalya neden yapamasın?
Derken, ajanslardan düşen haber ne diyor? “Şartlar yerine getirilmedi, tahsis iptal edildi. Siyasi saik yok.”
Kağıt üzerinde her şey çok steril. Ama kentin hafızasında bu başlık hiç de steril durmuyor. Çünkü Antalya’nın kamusal alanla, kültürle, üretimle, sanayi mirasıyla kurduğu ilişki zaten hep sorunlu. İptal edilen sadece bir tahsis değil; Antalya’nın kültürle büyüme ihtimalinin önü. Kütüphanesiyle, müzesiyle, tiyatrosuyla, festivaliyle şehri nefeslendirecek bir alanın daha rafa kalkması.
Devlet Tiyatroları yıllardır Haşim İşcan gibi hem AVM'nin hem ticari baskının gölgesindeki bir binada yaşamaya çalışıyor. Antalya gibi kültür turizmini büyütmek zorunda olan bir şehir, 50 yıl önce yapılmış bir yapının duvarlarına sıkışmış durumda. Pil Fabrikası tahsisi devam etseydi, Antalya gerçekten bir tiyatro kenti olabilirdi. Yaz festivalleri, açık hava gösterileri, sanayi mirasıyla kültürün birleştiği yeni bir çekim merkezi…
Yani bu kentin kültürel omurgasını güçlendirecek bir adım.
Ama biz ne yapıyoruz? Kamunun nefes alacağı alanlar gündeme geldiğinde protokol maddeleri hatırlanıyor, süreler sertleşiyor, iptal mekanizmaları devreye giriyor. Kente dair her umut, yönetmelik paragraflarının arasına sıkışıp kalıyor.
Bu refleksi daha önce de gördük
Antalyaspor’un kendisine tahsis edilen bir araziden benzin istasyonu geliri elde etmesiyle başlayan süreçte, hibe iptal edilmedi ama imar planı değiştirildi ve istasyon kapatıldı. “Burası yeşil alan” denildi. Aynı şehirde orman vasfı taşıyan alanlarda bile tartışmalı uygulamalar yapılırken, sıra Antalyaspor’a gelince hassasiyet bir anda tavan yaptı.
Aynı tablo hafriyat işinde de yaşandı. Kulübe destek olsun diye verilen iş, yıllarca kasaya para sokmazken 2022’de yalnızca sekiz ayda 60 milyon lira gelir sağladı. Sonra ne oldu? Yalan yanlış haberler, soruşturma iklimi, baskı… Sonrası iptal.
Bugün milyonlarca abonesinden gelir elde eden CK Elektrik, Antalya’nın simge kulübünün yöneticilerine elektrik borcu için icra gönderiyor. Antalya’nın marka değerine katkı sağlayan kurumlarla kurulan ilişkilerdeki kırılganlık, şehrin kendi kurumlarına karşı refleksinin ne kadar sert olduğunu gösteriyor.
Ve şimdi Pil Fabrikası…
Soruyorum: Antalya kamunun yararlanacağı kültür alanlarını mı istemiyor? Yoksa kamu yararı üretildiğinde mi rahatsız oluyor? Pil Fabrikası bir AVM projesi olsaydı, bugün bu kadar “şart”, bu kadar “protokol”, bu kadar “iptal” konuşulur muydu? Pek sanmıyorum.
Antalya neden kültürü büyüten bir kent olamıyor?
Çünkü kültür, sahici bir şehir vizyonu ister
Çünkü kültür, hesap kitapla değil, iradeyle büyür.
Çünkü kültürün getirisi uzun vadeli olduğu için, kısa vadeli politik aklın hiçbir zaman ilk tercihi olmaz.
Antalyaspor örneğinde fotoğraf daha da net
Antalyaspor’a bu arsa 2019 yılında tapusuyla devredildi. Ortada bir işgal yok, bir emrivaki yok, resmi bir mülkiyet var. Sonrasında bu alanda bir benzin istasyonu yapıldı. Geçen aylarda “imar mevzuatına aykırılık” gerekçesiyle kapatma süreci başlatıldı. Peki sorun neydi? Sorun, bu aykırılığın yıllar içinde giderilmemiş olmasıydı.
Ama bu süreçte ne Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, ne Antalya Büyükşehir Belediyesi, ne de Antalyaspor yönetimi, Antalyaspor’un menfaatine “gel bu işi düzeltelim” refleksi göstermedi.
Oysa bu şehirde herkes şunu biliyor:
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42’nci maddesi uygulanmasına rağmen özel mülkiyete ait pek çok işletme para cezasını ödüyor, projeyi revize ediyor ve faaliyetini sürdürüyor. Ayakta kalan benzin istasyonlarını, halen çalışan ticari alanları hepimiz hatırlıyoruz; Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin hemen önündeki OPET benzin istasyonu da dahil. Yani mesele mevzuat değil, mesele kime ne kadar sabır tanındığı.
Antalyaspor söz konusu olduğunda sabır bitiyor, süre doluyor, kapılar kapanıyor ama özel mülkte aynı kanun maddeleri bir anda “yaşatıcı” bir hal alabiliyor. İşte bu yüzden Antalyaspor bugün borçta, icrada, yalnız. Bu, sadece bir kulübün değil, bu şehrin kendi verdiğini koruyamama meselesi.
Noktayı koymadan önce şu gerçeği teslim etmek gerekiyor:
Antalya’da sorun kanunlar değil; sorun, o kanunların kime karşı, ne kadar sert uygulandığıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: