Benim için sahil demek, çocukluğumdan beri, Konyaaltı demektir. Gerek Türkiye’de, gerekse dünyanın farklı yerlerinde birçok sahil gördüm; ancak hiçbiri, Beydağları’nın mor rengiyle, Akdeniz’in mavisini ve çakılların doyumsuz güzelliğini bir araya getiremez benim gözümde.
6 kilometreden daha uzun bir sahil… Hem de kentin göbeğinde! Bulunmaz bir nimet ama ne yazık ki değeri, ne yönetimler, ne de kent halkı tarafından yeterince bilinmiyor.
* * * * *
Gazeteniz Hürses’te okuyorsunuz günlerdir; Konyaaltı sahilinin yılan hikayesinin son halini. Hazine’den Büyükşehir kiraladı; sonra ismi tartışmalı bir şirkete 6 aylığına bazı bölümlerini kiraya verdi. Üstelik, yasalara açıkça aykırı olmasına rağmen… Konyaaltı Belediyesi bu sahilin işletmesine talip; ATAV talip; ATSO toplum olarak birlikte işletelim diyor; bir konsorsiyum tarafından işletilmesini önerenler var; ancak Büyükşehir Belediyesi, klasik “yaptım oldu” mantığıyla, 6 aylık bir kira sözleşmesi imzalıyor.
Sorular çok tabi ki… Neden 6 aylık? Büyükşehir yeniden ihale yapılacağını açıkladı; ihalede “6 aylık iş deneyimi” şartı konulup aynı şirkete 29 yıllığına mı verilecek sorusu akıllara geliyor. Sahil düzenlemesinin maliyetini kim karşılayacak? Neden kent aktörleri talipken, özel sektöre kiralandı?..
Soruların yanıtları zamanla ortaya çıkacak. Eleştirileri yanıtlayan Büyükşehir, “Daha önce sahili işleten ANET zarar ediyordu; şimdi hem masraftan kurtulduk, hem de kasamıza para girdi” diye savunma yapmış.
* * * * *
Belediyeler, kamu yararına çalışan kurumlardır; amaçları kar etmek değil, kamuya en iyi hizmeti vermektir. Bu kapsamda; “zarar ediyorduk” açıklaması, bir belediye için, yaptığını savunma aracı olamaz. Üstelik, doğru yönetilmesi durumunda, zarar etmeden kamu hizmeti vermenin mümkün olduğunu da unutmayalım.
Bu gerçeğe rağmen, “kamu yararı değil para önemli” demeye devam edecekseniz; o zaman başka bir veriyi incelemenizi öneririm. Sağlık harcamalarındaki artış, inanılmaz boyuttadır. Bugün gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 5’inden fazlasını, sağlık için harcamaktayız. Deniz ve güneşten faydalandırdığınız insanların sağlık harcamalarındaki azalma, emin olun, ihaleyle elde ettiğiniz üç kuruş paradan kat be kat fazladır.
* * * * *
Ancak yineliyorum; “Konyaaltı ne kadar para kazandırır” sorusu, temelden yanlıştır. Sözü edilen yer, Hazine malıdır, yani kamuya aittir. Anayasamız net bir biçimde ifade eder: “sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir”. Durum böyleyken, Konyaaltı’nı, “para kazanma”, “kar”, “özelleştirme” kavramlarıyla yan yana getiremezsiniz.
Ne mi yapılmalı?
Bence, Konyaaltı sahili, kentin dinamiklerinin oluşturacağı bir konsorsiyum tarafından kamu yararına yönetilmeli. Antalya’da, bırakın denizden faydalanmayı, denizi görmemiş insanlar var. Halkın sahilden en iyi biçimde faydalanması için, ‘kar’ güdüsü olmaksızın gerekli yatırımlar yapılmalı. Sırtı denize dönük yaşayan Antalya’da, çocuklara ve gençlere deniz sevgisi aşılanmalı; Deniz sporları yaygınlaştırılmalı; denizi ve sahili korumak için bilinç erken yaşta geliştirilmeli.
Elini attığı her projeden başarıyla çıkan kurumlarımız var Antalya’da. Onların öncülüğü ve desteğiyle, Konyaaltı, bir yandan, hem turistlerin, hem de kent halkının faydalanacağı bir sahile dönüştürülebilir; hem de doğru biçimde korunarak gelecek kuşaklara aktarılması sağlanabilir.