Bir Antalya Çocuğu yazıyor…
Korkuteli OSB’nin hikayesi, su havzasındaki mahallelerin isimleriyle yazılıyor adeta.
Her şey Çomaklı’dan başladı; ilk çomağı sokan Çomaklılı Davut Çetin’di.
Sonra doğanın “Dur Ali” ihtarına kulak vermeyen merhum Ali Bahar geldi.
Şimdi ise hiçbir konuda keskin fikri olmayan, ATSO başkanının kalfası eliyle sürüyor bu hikaye.
Osmankalfalar Mahallesi ne der, bilinmez…
Ama belli ki Korkuteli OSB’yi artık sadece yatırım penceresinden değil; tarih, doğa ve vicdanın terazisinden okumak gerekiyor.
Dağlar Peynir Gibi Kesiliyor, Su Tükeniyor
Yıllardır Korkuteli’de dağlar bir peynir gibi kesiliyor, sular tükeniyor, köylerin bin yıllık tarım hafızası birer birer siliniyor.
Kısa vadeli mermer kazançlarının gölgesinde, Toroslar’ın milyon yıllık dengesi hoyratça bozuluyor.
Oysa Toros Dağları yalnızca taş değil; iklimin, toprağın, suyun ve kültürün belleğidir.
Bu dağların kesilmesi, sadece bir coğrafyanın değil, Antalya’nın geleceğinin de delinmesidir.
Mermerin Binlerce Yıllık Hikayesi
Korkuteli mermeri, antik çağlardan bu yana Anadolu’nun en dayanıklı taşlarından biri oldu.
Termessos’un surlarında, Perge’nin sütunlarında, Aspendos’un kemerlerinde hâlâ o taşın izi var.
Ama bugün o taş, gökdelenlerin yüzeyine kar hırsıyla yapıştırılıyor.
Bir zamanlar uygarlık yükselten mermer, şimdi doğayı alçaltıyor.
Su, Yaşamın Ta Kendisi
Taşkesiği ve Sülekler köylerinden OSB’ye taşınması planlanan su, köylüler için sadece bir kaynak değil; yaşamın kendisi.
35 kilometrelik bir hatla çekilmek istenen bu su, tarladaki buğdayı, bahçedeki patatesi, ahırdaki hayvanı besliyor.
Köylüler “Biz teknolojiye karşı değiliz, ama suyumuza dokunmayın” diyor.
Aslında bu cümlede, bir bölgenin değil, bir ülkenin vicdanı saklı.
Sanayi Büyürken Doğa Küçülmemeli
Elbette sanayi gelişsin, ekonomi büyüsün.
Ama kalkınma, doğayı kurban ederek ödüllendirilemez.
Tarımda kullanılacak suyu mermer fabrikalarına yönlendirmek, toprağın ve köy yaşamının geleceğini ipotek altına almaktır.
Bu sadece bir çevre meselesi değil; nesiller arası adalet meselesidir.
Sanayi ve Su Tüketimi: Tehlikeli Hesap
Korkuteli OSB’de planlanan 80 fabrikanın günlük ortalama 100 m³ su tüketeceği öngörülüyor.
Yani yılda yaklaşık 2,9 milyon m³ su…
Bu miktar, birkaç köyün değil, tüm bölgenin su dengesini tehdit edecek kadar büyük.
Bir fabrikanın üretimi, bir köyün yaşamını tüketmemeli.
Sanayi büyürken, doğa ve köylünün geleceği küçülmemeli.
Mermer Tozu ve Bertaraf Sorunu
Sadece su değil, mermer tozu da bu hikâyenin görünmeyen katili.
Açık çukurlarda biriken toz, rüzgârla tarlalara, yağmurla toprağa karışıyor.
Tarım alanları verimsizleşiyor, yeraltı suları kirleniyor, hayvanlar zehirleniyor.
Kısacası, “atık” olarak görülen her zerre, bir yaşam parçasını öldürüyor.
Gelecek Nesiller İçin Hesap Vermek
Modernleşme betonla değil, doğaya saygıyla olur.
Korkuteli’de yaşanan mücadele, iki köyün değil; bir anlayışın direnişidir.
Bugün alınacak kararlar, sadece bugünü değil, gelecek kuşakların yaşam hakkını da belirleyecek.
Dağların, taşların ve suların da bir dili vardır.
Bugün biz susarsak, yarın doğa konuşacak ama bizi dinleyecek kimse kalmayacak.
Yaşam Damarına Dokunmayın
Korkuteli halkının çağrısı net:
“Yaşam damarımız olan suya dokunmayın.”
Bu sadece bir çevre talebi değil; bir gelecek çağrısıdır.
Doğa, kültür ve insan birbirinden ayrılamaz.
Bugün bu bağı koparırsak, yarın ne suyumuz kalacak…
Ne de hikâyemizi anlatacak bir köyümüz.
Yorumlar
Kalan Karakter: