Antalya’da kurumların eksikleri tamamlanır; bütçe bulunur, teknoloji alınır, ekip toparlanır.
Ama bir eksik vardır ki telafisi imkânsızdır: Yetkin olmayan birinin kendini “üstün zekâlı” sanması.
Tam da bu: Dunning–Kruger Sendromu.
Bu etkiye sahip biri tesadüfen bir koltuğa oturduğu anda mesele kişisel olmaktan çıkar;
koca bir kurum, bir şehir, bir sektör aşağı doğru sürüklenmeye başlar.
Çünkü bu profil bilmediğini bilmez, öğrenmeye kapalıdır, eleştiriyi tehdit sayar.
Etrafına da yalnızca kendisini onaylayacak bir “alkış ekibi” kurar.
Ve sonuç?
Sığ bir su birikintisinde yürürken kendini okyanus geçenler sahneye çıkar.
ATSO Meclisi’nde sergilenen büyük yanılgı
Son mecliste Ticaret ve Sanayi Odası başkanının o bitmek bilmeyen konuşmasını dinlerken tablo kristal gibi netleşti: Bizim yakışıklı abimiz bu sendromun bütün belirtilerini adeta “canlı performans” şeklinde sergiliyor.
Anlattıkça anlatıyor…
Sanki binlerce öğrenci yetiştirmiş, mimari danışmanlıklar vermiş, turizmde vizyon konuşmalarıyla dünyayı dolaşmış…
Öyle bir özgüven akışı var ki, neredeyse kuantum fiziğine bile hâkim olduğunu söyleyecek.
Biraz daha devam etse Schrödinger’in kedisi bile ikna olur.
Gerçeği bilmeden fikir üretmenin klasik örneği
Geçenlerde otelcilerin ödeyeceği harçlarla ilgili İngiltere’den bir açıklama yaptı.
İlk anda “Helal olsun, herkesin sorununa koşmuş” diyecektim ki…
Arkadaşlarımdan öğrendim: Harçlar onun anlattığı gibi 600 bin değil, komisyonun aldığı karar sayesinde zaten 16 bin liraya düşürülmüş.
Yani yine o bildik tablo: Gerçek bilgiye varmadan fikir üretmek.
Bu etki tam olarak böyle çalışır.
Turizmde ‘Destinasyon yönetimi’ dersi (!)
Bir de geçenlerde turizmde “destinasyon yönetimi” anlatmasın mı…
Öyle bir anlatıyor ki insan ister istemez düşünüyor: Sen yıllarca Antalya’nın sahillerini Ankara koridorlarında pazarlayıp “danışmanlık” etiketiyle kasayı dolduran kişi değil miydin?
Ama özgüven öyle büyük ki…
İnsan bazen yanlış bilginin kendisine mi, yoksa o yanlış bilgiyi o kadar özgüvenle sunabilme cesaretine mi daha çok şaşıracağını bilemiyor.
Not:
Bu yazıya açık açık yorum bırakmayacağınızı biliyorum.
Sosyal medyada beğeni de çok beklemiyorum.
Ama çok iyi biliyorum ki: Bu satırlar WhatsApp gruplarında turlayacak.
Kapalı kapılar ardında hararetle tartışılacak.
Ve Antalya’nın kulislerinde “Bizde başka kimlerde bu sendrom var?” sorusu dönmeye başlayacak.
Öyleyse…
Gelin bir sonraki yazıda, adı en çok geçen kişinin semptomlarını ve olası “tedavi yöntemlerini” masaya yatıralım.
Yorumlar
Kalan Karakter: