Mış gibi yapanlarda bu hafta
Bir süredir memlekette yeni bir yönetim modeli var.
Yapmıyorlar… Ama yapıyormuş gibi yapıyorlar.
Bir konu seçiliyor.
Üzerine parlak bir başlık yapıştırılıyor.
Yanına birkaç yuvarlak masa, iki fotoğraf, üç cümlelik basın bülteni ekleniyor.
Sonra büyük bir törenle duyuruluyor: “Farkındalık yarattık.”
Geçen gün Antalyalı dostlarımla balığa çıktım.
Neticede Antalya çocuğuyum; oltayı tutuşum çocukluğumdan kalma, Körfez’in suyunu, kokusunu bilirim.
Derken oltaya bir misafir takıldı.
Ama bizim balıklardan değil.
Balon balığı.
Kızıldeniz’den çıkmış, Akdeniz’i mesken tutmuş, önüne geleni yemiş.
İzmarit, mercan, barbun, grida yavrusu…
Bizim Antalya’nın nevi şahsına münhasır, mütevazı dilberim balıklarını bir bir yutmuş.
Biz de arkadaşlarla dedik ki: “Suç bizde… Antalyalı olarak dağlardaki mermere, yeraltındaki suya, sahildeki kuma, kumsaldaki kaplumbağa yavrusuna sahip çıkmadığımız gibi balıklarımıza da sahip çıkmamışız.”
Balon balığının fıtratında var: Ne bulursa yiyor.
Antalya’yı yatırım cenneti görenin fıtratında da var: Ne görürse yiyor.
İkisi de aynı cins aslında…
Neyse… Dönelim konumuza.
Merak ettim: “Bu memlekette kimse buna ses çıkarmadı mı?”
Google’a baktım.
Aman Allah’ım…
Ses çıkarmakla kalmamışız, bir de üzerine etkinlik yapmışız.
Büyükşehir Belediyesi toplantılar düzenlemiş, yarışmalar yapmış…
En büyük balonu yakalayana para ödülü verilmiş.
Milyarlarca istilacı balık Akdeniz’e yayılmışken…
Biz 11 kişiyle yarışma yapmışız.
Sonuç?
Bu “farkındalık” etkinliğinden, milyarlarla ifade edilen istilacı popülasyondan eksilen tam 11 adet balık.
Ama o da yetmemiş, zehirli aslan balığından bir de yemek yapmışlar!
Gastronomi dünyası şaşkın, Michelin jürisi şokta.
Biz de gülerken küçük balıkçı kayığımız batıyordu.
Hatta dedik ki: “Keşke yanına cevizli limonlu telator da yapsaydık.”
Tam bir mış klasiği.
Hem Google’da hem denizde derinleştikçe anladım ki, tüm bu parlak fikirlerin mimarı Büyükşehir’de başkan danışmanıymış.
Başkan tutuklanınca ise kendisi özel ve hatta özerk bir danışmana dönüşmüş.
Haberlerde ilerledikçe şaşkınlığım da büyüdü.

Aman Tanrım… Adam mucit!
Haber başlığı: “İnsansız Cankurtaran icat ettik.”
İnovasyon merkezinde üretmişler, ulusal basına servis etmişler, sayfalarca anlatmışlar.
Tam gururlanacaktım ki…
Google yine yetişti:
Aynı ürün Çin menşeli bir sitede karşıma çıktı.
Tanesi: 4000 dolar.
Yani icat yok.
Ama başlık muazzam.
Paylaşım pırıl pırıl.
Sorgulayan yok.
Gerçekler rahatsız edici.
Başlıklar ise konforlu.
O yüzden sorunlar çözülmüyor, sadece makyajlanıyor.
Üstelik buna katılım da yüksek.
Toplumsal bir “mış gibi mutabakatı” içindeyiz.
Oysa şehirler başlıklarla değil, uygulamalarla değişir.
Kurumlar algıyla değil, işle güçlenir.
Ve farkındalık…
Bir cümleyle değil, sonuçla ölçülür.
Ama biz ne yapıyoruz?
Çalışıyormuş gibi.
Üretiyormuş gibi.
Değiştiriyormuş gibi.
Özetle her şey yolunda…
Mış gibi yapıyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: