Kaleiçi diyoruz ama ilk aklımıza gelen yer mutlaka “Kale Kapısı” dediğimiz yer olmaktadır.
Kapı kapı yoktur ama biz olmayana mutlaka bir benzetme yapar; adını koyuveririz.
Kalekapısı?
Üçkapılar?
Yenikapı?
Kapıların yerine kirli pasaklı ANET’e ait kulübeler ve bazen yatık ve bazen de dik duran “bariyer kollar” vardır.
“Saat Kulesi” oradadır ama hiç kimsenin dikkatini bile çekmez. Yıkık dökük, etrafı ıvır zıvırla dolu bir kuledir sanki!
Fotoğraf sanatçıları dışında hiç kimse ilgilenmez orasıyla.
Duvardaki taşlar düşmeden nasıl duruyor; aralarındaki o kadar boşluklara rağmen hayret vericidir!
SAAT KULESİ’NİN
SAATİ DURURSA
Hiç önemli değildir. Saate bakan kim? Soran kim?
Kaç defa durdu, günlerce ve hatta aylarca çalışmadı da n’oldu?
Hangi “Kaleiçi Derneği” ya da orada işyeri olan ve kravatla gezen birisi uğraştı da;
“Bu saat çalışmıyor. Ayıp oluyor turistlere karşı. Şunu yapacak bir saatçi de mi yok Antalya’da” deyip “Turunç Masa”yı mı aradı acaba?
BAYRAK ASTILAR
Gine böyle çalışmadı, ben ve bir Kaleiçi arkadaşımız uğraştı saatin yapılması için; ama ilgilenen yok ki yapsınlar!
Kolayını buldular!
“ Nasıl olsa her yerde bayraklar asılıyor biz de asalım, saatlerin yüzünü kapatalım” dediler ve dört tarafına da kocaman kocaman Türk Bayrakları koydular.
Benim bildiğim “Türk Bayrağı ancak bayrak direklerine asılır, öyle dekor amaçlı her yere bayrak asılamaz. Bu bir hakarettir. Suçtur”
HOCAYA SORMUŞLAR
“Hocam abdestsiz namaz kılınır mı?”
“Olur mu öyle şey?” diye azarlayan hocaya adam demiş ki;
“Ben kıldım oldu!”
…
YİNE BOZUK
Evet, bir haftadır Saat Kulesinin saatleri yanlış! Ve Camiye bakan taraftaki de çökmüş öyle duruyor!
Şansımıza fazla turist yok öyle saat kulesinin fotoğrafını çekecek! Maazallah bir de fotoğraflasalar neler demezler ki bizler için:
“ Saatleri de aynı Kaleiçi gibi, yıkık dökük duruyor”
“Bu saat dikildiği günden bugüne kadar galiba hiç yapılmamış!” ve daha neler neler söylerler!
İlgisiz ilgililer duymazlar ama ben vatandaş olarak bunları duyuyorum, inanın.
::: :::
KİM SAHİP ÇIKACAK ANLAŞILAMADI?
Belki aylardır Hıdırlık Sokak’ta bir erkek vatandaş oradaki bankta; battaniyesine sarılıp yatıp kalkıyor.
Önünden her gün yüzlerce turist geçiyor; aynı zaman da birçok da görevli işçiler ya da memurlar da görüyorlar ama her nedense kendilerine bir görev çıkartmıyorlar!
Beni direk rahatsız eden bir durum yok ama evsiz barksız da olsa bir vatandaşımızın öyle turistik bir yer de böyle sefil, perişan bir vaziyette yaşamasından “vicdanen rahatsız” oluyorum.
İSTİYORUM Kİ
Polis görsün, zabıta görsün ve olayı bir kamu görevlisi olarak çözmeye çalışsın.
Ben dayanamadım rastladığım polis ve zabıta görevlilerine bir “çözüm” bulmaları gerektiğini hatırlattım.
Hepsi de satır satır görevlerini saydılar ama ona yardımcı olmalarını gerektirecek bir “görev” mecburiyetinde kendilerini bulamadılar.
Bana yol gösterdiler. Şöyle yap, böyle yap diye!
Valla bilemedim; bu sokakta, banklarda yağmur da yaşta, soğukta o insanın orada durmasına “nasıl” bir çözüm bulacağımı?
DEVLET BABA, DEVLET ANA
Mutlaka bu vatandaşına da sahip çıkacaktır ama ne zaman?
::::
“HEEYT LAAN”
Kaleiçi’ni filmlerdeki gibi bir yer sanmaya başlamış gençlerimiz.
“Ne yapıyorsunuz böyle bağırarak çağırarak insanları rahatsı ediyorsunuz!” diyen esnafımıza;
“ Sana ne! Burası Kaleiçi! İçeriz de, bağırırız da. Kimse karışamaz bize!” demiş inanın!
…
Çok çok üzücü ve düşündürücü bir duruma gelmişiz, değil mi?