Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın; Kaleiçi’ne özel bir ilgisi var.
Seviyor!
Bir şeyler yapmak istiyor Belediyesi imkânlarıyla.
Önce Kaleiçi’nde esnaflarla toplantılar yaptı. Onları dinledi.
Ben de konuştum. Beni dinledi ama anlamadı.
Önce esnafın topluluğunun sorunları daha cazip geldi. Benim çizdiğim bir “fil” karikatürü vardı. Kendisine sunmuştum.
Kaleiçi nedir, kimler nasıl görüyorlar diye; anlatmak istedim.
…
ÖNCELİK ESNAFA DEĞİL
KALEİÇİ KONAKLARINA YAPILMALI
Önce Kaleiçi vardı. İlk Antalya idi. Surlar içinde minik bir şehir idi. Cumbalı konakları, geniş bahçeleri, su akan arıkları vardı. Birkaç bakkal, bir manav, bir de kasap vardı.
Mutlu bir yaşam vardı Kaleiçi’nde.
…
Biraz zaman geçip; konaklarda yaşayanların nüfusu artınca çözümü “kale” dışında yeni yapılan apartmanlara göç etmekte buldular. Satan sattı, satamayanlar da bırakıp gitti.
Geri dönüp bakan bile olmadı.
Çünkü “turizm” canlanmaya başlamış; Devlet Baba: “Bir çivi bile çakamazsınız” diye gözdağı vermişti gerçek sahiplerine!
Onlarda Devlet Baba’ya saygıdan öyle yaptılar. “Bir çivi bile çakmadılar”
KÖTÜ KADER
İşte Kaleiçi’nin çöküşünü başlamış oldu.
O güzelim Kaleiçi terk edilince; 2000 yıllara kadar öylece bırakıldı. Geçen zaman boyunca; fırtınalar, yağmurlar ve rüzgârlar sapasağlam olan konakların; kapılarını, pencerelerini, çatılarını yıktıkça yıktı.
“Tinerciler yaktı” dediler; o masum çocukların üzerine yıktılar yanan evleri.
“Fuhuş” devri başladı.
“Yollar bozuk, sokaklar karanlık” idi.
VE “CAN” GELDİ
Turizmin kıymetini bilenler; sessizce Kaleiçi’ne akmaya başladılar. Yıktılar, yaptılar ve kendilerine iş yerleri ürettiler.
Turistlerin dikkatini çektiler. Halıcı, kilimci, hediyelikçi doldu Kaleiçi’nin işlek sokaklarında.
Menderes Türel; Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Kaleiçi çocuğu olan ve burayı çok seven Türel; “devrim” niteliğinde; bir “altyapı” tadilatına başladı; Partisinden aldığı güçle.
Altyapı bitti ve Kaleiçi’ne bir “can” geldi, “güven” geldi.
Dükkân sahipleri el değiştirdi. Yeni bir akım başladı kendisinden sonra gelen Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan sonra.
Barlar, meyhaneler çoğaldı.
Önce yadırganan bu durum; gezmeye gelenlerin sayısını artırdı.
Denge yoktu!
Barlarda gece yarısını geçmesine rağmen çalınan; canlı cansız müzikler otel, pansiyon ve ev sahiplerinin canını sıktı. Şikâyetleri önemsenmiyordu.
Ta ki yeni Vali Münir KARALOĞLU’nun “saat gece 24:00 müzik biter” talimatına sürdü bu karkaşa!
KALEİÇİ
Gündüzleri; “Oldtown” diye bilinen bu yerleri gezmeye gelen binlerce turist; hep aynı yollardan gelip geçiyordu. Ara sokaklara giren yoktu.
Gece; Kaleiçi’ne gelen güven sayesinde (Antalya Emniyet Müdürlüğü’ne teşekkür ederiz) gençler ve aileler rahatlıkla gezebiliyorlardı. Aydınlık sokaklar, açık dükkânlar, barlar ve meyhaneler gezenlerin ilgisini çekiyordu.
UNUTULDULAR
2000 bu yıllara geldikçe; farklı bir Kaleiçi imajı oluştu.
Kaleiçi’nin yaşanmış yıllarına tamamen “ters/zıt” bu oluşum; çoğu kimseyi memnun ederken beni rahatsız etmektedir.
“Tertemiz bir Kaleiçi” yoktur maalesef!
…
Yanmış, yıkılmış evlerin harabe görüntüleri, duvarları grafitici serserilerin karalamalarıyla dolu bir Kaleiçi olabilir mi?
Sokakları işgal (!) eden masa ve sandalyelerle dolduran; itfaiyeyi riske sokan kapatmalar yapan bir Kaleiçi olabilir mi?
Yangın dolaplarını gece yarısı dükkân önünü temizlemek için veya havuzunu doldurmak için kullanılan bir yere biz nasıl Kaleiçi diyebiliriz ki?
FESTİVAL
Yapılan yere gelen misafirler hep bunları görecekler. Sizlerin gezmediğiniz o pis, yıkık dökük sokaklara fotoğraf” veya “selfie” için onlar girecekler.
Bu da beni üzüyor.
Sizin yerinize ben utanıyorum bu çirkinliklerden.
Ama gücüm yetmiyor, sadece yazıyorum, yazıyorum ve yazıyorum. Ha bir de fotoğraflıyorum; görmeyenler merak ederse göstermek için!
KEŞKE TÜM KALEİÇİ ALTYAPISI GİBİ; ÜST YAPISI DA BİTİRİLMİŞ OLSA!
İŞTE BİR DEĞİL BİR KAÇ FESTİVALİ BİRDEN KUTLUYABİLSENİZ.
Ama
Bu sokakların çirkin haliyle; festival yapılmasın.
Güzellik istiyorum sizler için; Kaleiçi’ni böyle anlatarak!