“Kaleiçi’ne bir Bakan arıyoruz” diye yazdığımda belki siz de içinizden gülmüşsünüzdür!
“Ne Bakanı? Bakan Ankara’yı bırakıp da Kaleiçi’yle mi ilgilenecek?” demişsinizdir eminim.
Ama Kaleiçi’ni yıllardır gözlemleyen ve sorunlarını; hiçbir tesir altında kalmadan ve hiçbir kimseyi de suçlamadan yazan bir “Kaleiçi Sevdalısı” olarak; bendeniz size anlattım.
Dedim ki;
“Bir Bakan olsun Kaleiçi’ne ama Ankara’daki gibi Bakan değil! Sadece Kaleiçi işlerine bakacak bir Bakan olsun dedim. Bey de olur, bayan da. Yeter ki Kaleiçi’ni sevsin. Elinde yetki bile olmasa; “yetkili” Kurumların onu dinleyeceği bir kişi olsun.
O Kaleiçi’ne baksın yeter!
Ama boş boş Bakanlardan olmasın. Yapıcı, gezen gören birisi olsun. Esnaf veya burada oturanların şikâyetlerini veya dileklerini dinlesin.
“BAKAN” DEĞİL “GÖREN”
Bakan çok ama gören yok.
Mesela görme engelliler için yapılan plastikler kavladı ve bir köşeye atıldı.
“Bakan çok ama işte bunu “gören” birisi gerekli.
EN SON
Hıdırlık Sokak üzerinde bir bahçe duvarı arasında sıkışmış kalmış “sur” gibi bir yer var.
Üzerinde bir kitabe ve yanlarında da iki tane kol gibi bir çıkıntı uzanır. Dışarıdan “üç duvar” kapalı görülen bu yerin bahçe tarafı da kapalıdır.
Ne tarihçiler, ne müzeciler, ne belediyeler, ne anıtlar ve ne de bir “vakıf” buranın ne olduğunu anlatan bir açıklamayı yazmayı akıllarına getirmediklerinden bizlerinde maalesef bir bilgi sahibi olması beklenemez!
Her haliyle tarihi olduğu bu duvarda ve yan duvardaki kitabeden belli.
Avrupa veya Amerika’da olsa buralar hakkında yazılı bilgiler bulabilirsiniz. Ama biz de “ölse de helvasını yesek” zihniyeti hâkim!
Şu duvarlar yıkılsa da bir otopark yapsak!
Ya da bunların taşlarıyla bir duvar yapılsa ne iyi olur!
Burada veya civardaki surların üzerinde otlar, çalılar, çırpılar yetmiyormuş gibi; bir de “incir” ağacı ; “çınar ağacı” gibi kökler salıp büyüyor ama fark eden hiçbir Allah’ın kulu yok!
Yıllar önce (3-5) Tophane Meydanı surlarından büyük bir bölümü çöktü yani yıkıldı.
Nedeni; içinde “kol” gibi büyüyen incir ağacının kökleri idi!.
…
BAKAN YOK
Dediğim işte bu!
Ne olanı ve ne de olacağı gören tedbirler alan birisi yok.
Hıdırlık Sokak’ta hemen o surlara komşu olan bir hanımefendi beni kaç kez uyardı:
“Ömer Bey, lütfen bunu görüntüleyin ve de yazın. Bakın taşlar tam ucunda; düştü düşecek.”
Ve dediği aynen oldu. O duvarların üzerindeki çatı taşları 13 Aralık 2019 günü “Kırmızı Alarm Yağmurları” yağarken düşmüşler!
O dedi ben yazdım.
Bereket turistlerin ya da bir vatandaşımızın üzerine düşmedi!
Ama büyük bir tehlike var de hâlâ da devam ediyor!
SAHTE BAKAN
Çok oldu; Kaleiçi’nde birçok irili ufaklı evler çatılarından sarkan kiremitler “tehlikeli” bulunduğundan; “restore” yapılma yerine; tüm bina kepçelerle “çatır çatır” yıktırıldı “Sahte Bakanlar” tarafından.
Şimdi sıra burada olabilir!
Tüm duvarı yıkıp; caddeye bakan güzel bir lokanta ya da meyhaneye çevirirlerse hiç şaşmayın!
Yıkılan böyle yerler dediğim gibi ya otopark ya da …. Yapılı veriliyor hemencecik!
İNŞALLAH
Böyle olmaz. Bu surlar veya diğer surlar; Belediye Temizlik İşçileri ya da Park Bahçeler Müdürlüğü işçileri tarafından değil de; Müzenin yetkilileri tarafından onartılır.
Ve Kaleiçi kendi güzelliğini; doğa veya insanlar tarafından daha fazla tahribatına uğramadan koruyabilir!
…
Kimler geldi kimler geçti!
Mühim olan; Aşık Veysel’in dediği gibi:
“BEN GİDERİM ADIM KALIR
DOSTLAR BENİ HATIRLASIN” olabilmektir bütün mesele!
Surlardaki yıkıma ve işgallere kurumlar seyirci. Kurumları yönetenler ilgisiz. Herkes sorumluluğu başkasının üstüne atıyor. Nerde belediyeler, nerde Anıtlar Kurulu, Vakıflar, Kültür Müdürlüğü...