Hıdırlık Sokak’taki atölyemin önüne koyduğum sepette; suluboya resimlerime bakan yaşlıca bir turist:
“Minaret Kaput!” dedi.
O an şaşırdım kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Sadece başımı “evet” der gibi salladım.
…
Yaptığım tüm resimlerde Kaleiçi, Balbey ve H.İşcan Mahallesindeki eski konakları işlerim. Ağırlık hep Kaleiçi’dir.
“Kesik Minare” en çok çalışmasını yaptığım bir konu olmuştur. Çalışmalarımı dışarıdaki bir plastik kutuda sergilerim.
İşte o turist bu resimlere bakarken “Kesik Minare” tablosunu görünce; yüzüme bakarak, üzgün bir ifadeyle bana: “Minaret Kaput” demesiyle bir “şok” yaşadım inanın!
Demek ki gerçekten de turistlerde Kesik Minare’ye yapılan bu “ilgisiz-bilgisiz” müdahaleden “rahatsız” olmuşlardı.
Bu bir ayıptı!
Bu bir kayıptı!
Bu tarihe karşı işlenen bir suçtu.
Ama hiçbir kişi ve kurum bunu suç görmedi.
“Üç Maymun” gibi; gözlerini, kulaklarını ve ağızlarını kapatıp konuşmadılar.
Vakıflar da “İmam kendi bildiğini okur” hesabından; yıllardır ilgilenmediği, görmediği, belki varlığından bile haberdar olmadığı diğer yapılar içinden; “hoop” Kaleiçi’ne sahip çıkıverdi.
İşe kılıf bulmak için de “cami, ibadet, Korkut” gibi sözlerle ön hazırlığını yaptı.
“Kaleiçi’nde ezan sesi duymak istiyor vatandaş” diyerek; hemen öteki köşede (20 m) bulunan Alaeddin Camii’ni görmezden gelip; bitmemiş bir camiden en yüksek sesle önce “canlı” belki sonra da “cansız” ezan okutmaya başladılar Vakıflar ve Antalya Müftülüğü!
…
Turizmin “gözbebeği” Antalya’nın en çok gezilen yeri olan Kaleiçi’nin her karışından “tarih” fışkırmaktadır.
Bunu tarihçiler yazmakta; sadece Vakıflar ve turizmciler bilmezlikten gelmektedir.
Çünkü senelerdir; ne Kaleiçi’ne ve ne de içindeki tarihi yapılara sahip çıkan ne bir hükümet, ne bir belediye, ne bir üniversite, ne de kurumlar ve turizmciler olmamıştır.
Ortaya çıkan “Vakıflar” ise; sahiplendiği Kesik Minare bahçesinde bulunan geçmiş dönemlere ait yapıları, mezarları ve kilise gibi en ilginç yerleri; bir kalemde silip; Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “pabucunu dama” atmıştır.
Çünkü bizzat yeni Bakan bile bu konu üzerine gidip sahiplenmemiş; adeta “Vakıfları” desteklemiştir!
Ah! Ne yazık!
VE “TARİH” DEĞİŞİYOR
Kesik Minare’ye külah geçirmesiyle, minare gövdesine yaptığı o çirkin “derj/dolgu” ile çirkinliğini gösteren ve bildiğini okumaya devam eden “Vakıflar” Kaleiçi tarihine en büyük çirkinliği yaptığını gösterecektir.
Ne zaman?
Yaptıkları çalışmaları halktan saklayan, Kesik Minare çevresini 4-5 metre yüksekliğinde saç levhalarla kapatan Vakıflar; içerde yaptığı duvarların o “bembeyaz taşlarla” örülmüş halini sergilediğinde belki yine övünecektir.
“İşte bu bizim eserimizdir!” diyecektir.
Açılışa da kimler gelecektir kimler.
Kültür ve Turizm Bakanı, milletvekilleri, ilimizin saygın bürokratları ve turizmcileriyle beraber belki “Vatikan” adına bir davetli bile gelecektir.
“Bakın hayrımıza sizin kilisenizi bile restore” ettik diyeceklerdir.
Alkışlayanların fotoğraflarını çekip gazetelerinde yayınlayacaktır bizim “araştırma” nedir bilmeyen yerli basınımız!
Demedi demeyin.
Tarihten bir sayfa daha düşecektir:
“Burada 2019 yılından önce bir “Kesik Minare” vardı. Ama şimdi yok.”
Turistler de her gördüklerinde;
“MİNARET KAPUT” diyeceklerdir, sonsuza kadar.