Doğru okudunuz, aç kalacağız! Ayrıca susuz da... Ve evsiz de... Bunları daha sonra anlatacağım, şimdi sadece açlıktan söz edelim.
Ülkemizden söz ediyorum... Hani çocuklukta bize öğretilen "kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz" bilgisinin çoktan tarih olduğu topraklarımızdan... Hani 1940'lardan beri "kalkınma köyden başlar" diyegeldiğimiz ve sonrasında köyleri bir yaşam alanı olmaktan çıkarıp kentlere göçe neden olduğumuz memleketimizden... Hani köylerin kalkınması için açılan ve dünyada örnek gösterilen Köy Enstitülerini, toprak ağalarının çıkarları nedeniyle kapattığımız Türkiye'den...
* * * * *
Ne zaman açlıktan söz etsem, rahmetli 'Toprak Dede' Hayrettin Karaca'nın o sözleri gelir aklıma: "Açlıktan büyük gerçek yoktur!"
Bu gerçeğin farkına varan birçok ülke, dünyanın her yerinden toprak alıyor. Tabi ülkemizden de... Tarlalarımız, bağlarımız bahçelerimiz haraç mezat satılıyor. Alıcıların çoğunun Arap ülkelerinden olması, ayrıca düşündürücü. Onlar sadece topraklarımızı değil, fabrikalarımızı, su kaynaklarımızı, evlerimizi de alıyorlar. Tehlikenin farkında olmak şart.
Konumuza dönelim... Topraklarını satan Türkiye, ne yapıyor biliyor musunuz; Nijer, Sudan, Nikaragua gibi ülkelerden tarım toprağı alıyor! Elimizdekileri satıp, sonra başka ülkelerden toprak almaya çalışıyoruz. Anlaşılamaz bir mantık!
* * * * *
Ve belki hepsinden daha önemlisi, ülkede sanki tarım yapılmasın diye uğraşılıyor. Çiftçi, toprağını terk ediyor. Nasıl etmesin, bu girdi maliyetiyle para kazanması mümkün değil! Gelişmiş ülkeler, çiftçilerine sınırsız destek verirken, Türkiye, tarım sektörünü yok etmek için uğraşıyor sanki. Sonuçta da, her tür gıda ürününü ithal edip ülke ekonomisini cari açık çıkmazına sokuyoruz.
Bir tarım kenti olduğunu iddia ettiğimiz Antalya, tarımdaki sorunların en iyi hissedildiği yerlerden biri. Antalya Ticaret Borsası, yıllardır bu konudaki uyarılarını yineliyor. Başkan Ali Çandır, son yaptığı açıklamada, Tarım Girdi Fiyat Endeksi'nin açık ara rekor kırdığını belirtiyor ve uyarıyor: "Bu eğilimler, genel olarak sektörün geçmişten gelen maliyet yükünü gelecekte de taşımaya devam edeceğini göstermektedir. Üretici tarafındaki bu artış, tüketiciye de yansıyacaktır."
Yani, gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş sürecek. Bugün halkın çoğu pek çok sebze meyveyi unuttu bile. Yakında pirinç yerine darı yemeye başlayacağız. Geçtiğimiz hafta Antalya'da bir Darı Çalıştayı yapıldı ve denildi ki; "Darı insan sağlığı için faydalıdır. Kurak topraklarda da yetişir. Pirinç yerine darı yiyebiliriz." Bugüne kadar sadece hayvanlara yedirdiğimiz darı, yakında sofralarımızın vazgeçilemezi olacak anlaşılan. Peki ya sonra?..
* * * * *
Ülkemizin önemli bir bölümü, yakın gelecekte çöl olacak. Hem giderek hızlanan iklim değişikliği ve küresel ısınma nedeniyle, hem de erozyonla...
Bunlar yetmezmiş gibi, topraklarımız bir de konuta ve sanayiye kaybediyoruz. Üstelik, haraç mezat yabancılara satıyoruz toprak anamızı...
Elimizde kalan toprakların da, aşırı sulama, aşırı gübreleme, aşırı ilaçlama ve bilinçsiz sürmeyle verimini düşürdük.
Ve bu toprakların, 80 milyonluk nüfusun yanında, 17 milyon kaçak göçmeni de doyurmasını bekliyoruz!
Toprak verendir, doyurandır, anadır. Ama ancak biz onu koruyup kolladığımızda. Toprak anamızı korumak için geç kaldık. Hiç olmazsa elimizde kalanları kurtaralım. Yoksa aç kalacağız!