Bu şehirde her şey olabilirsin sadece rezil olamazsın!
Ama gazeteci olursan başka!
Bu kentte çok değişken ama birleşik kaplar gibi aynı kaynaktan beslenen ya da bir orada bir burada olan, her durumda gücü, parası, makam-mevkisi olan insanların yanına koşan çokça kişi tanıdığımdan ‘Ben dururum dünya döner’ diye söylediğim bir söz vardır.
Durmaktaki kastım ‘bir oraya bir buraya savrulmam, durduğum yerde dururumdur’
Bu duruşun bedeli ağır olsa da öderim. Büyük kısmı işbirlikçi olduğu için efendilerinden emir alarak “ceza hukukunu uygulayan” kamu görevlilerine, maddi imkanlarımı sıfırlamaya kararlı yerel yönetimlere rağmen çizgim ve duruşum hiç değişmedi.
‘Ben tek, siz hepiniz’ demekten hiç korkmadım, korkmayacağım da. Fıtrat meselesi…
Eğer doğruların peşindeysen, güçlünün değil haklının yanındaysan, ilişkilerini kişisel çıkarların için değil de gerçekler ortaya çıksın diye kullanıyorsan, kalemin satılık değil, kılıçtan bile keskin ise vay haline.
Objektif ve doğrudan taraf bir gazeteciysen en büyük düşman, en büyük hain, en büyük yalancı, en güvenilmez kişi olabiliyorsun…
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu Madde 7; Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar, görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçla beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar, demektedir.
Oysa bu kentte (memlekette)
- Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan, Hazinenin özel mülklerinde 3213 Sayılı Maden Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri kapsamında MAPEG’ten dağıtıma çıkan Ruhsat İptali - Kapatma Yazısını hayata geçirmesi ve denetlemesi gereken, kamu yararını ve eşitlik ilkesini gözetip, görevini ilgili kanun ve hukuki sınırlar içerisinde sürdürmesi gereken memur, görevini yerine getirmez, görmezden geldiği firma yersiz ve haksız zenginleşir, hiç bir şey olmaz… (İç müfettiş soruşturması geçiren ve temiz kalanları ayırıyoruz)
- Denetim, gözetim ve kira gelirlerini toplama yükümlülükleri bulunan kamu kurumları ve kurum yetkilileri, hukuki boşluklardan yararlanarak kirasını 5 yıl ödemeyen kiracıya, hiç bir yaptırımda ve icra işleminde bulunmaz (sanırsınız ki babasının malını kiraya verdi) ne kiracıya, ne kuruma ne de yetkililerine hiç bir şey olmaz. (Sayıştay uyarılarına rağmen)
- Orman sınırları içerisinde, Orman Kanunu çerçevesinde köylüye her türlü yaptırımda bulunulur, ormanın tam ortasına yüzlerce yataklı oteller yaptığı tespit edilerek, sanık olarak yargılanan şahıs, yargılamanın beşinci yılında idarenin avukatının değişmesine paralel, hakimin değişmesi, savcı ve idare avukatların da istifasıyla adli sürecin sonunda beraat edebilir. (keza etmese, ceza alsa bile 5 yılın sonunda sicili silinebiliyor) Pürü pak bir şekilde, devletin malını işgal eden ama cezasını ödeyen itibarlı bir otelci-turizmci-iş insanı sıfatına erebilir.
- Yerel vatandaş, 40 yıldır bitmeyen imar sorunu nedeniyle kendi tarlasını ekemez, kat karşılığı müteahhitte veremez. Zorlu hayat şartları fakirliğini her geçen gün artırır ve nihayetinde hayattaki tek umudu, tek zenginliği olan baba yadigârı tarla-arazisini değerinin çok altında satmak zorunda kalır. Fakat göç ile gelen hazine mülküne çöker. Elektrik ve su aboneliği yapması, hazine mülkünün sahibi olmasına imkan sağlar. Sonra bir imar affı ile aslında senin-benim olan arazi, villa arsası olarak çökenin zenginliği oluverir.
- Kentin kolektif markası olan Antalyaspor’a katkı koyma, destek olma sözleriyle geliştirilen projeye ve yönetimine talip olanlar, kamu tasarrufunda ve denetiminde yapılması gereken gelir getirici işi, babasından kalan şirket gibi yönetir. Söz konusu gelir getirici projeyi Antalyaspor yerine kendini zengin etmek için kullanılır, bunu yapan kişiler ifşa edilmelerine rağmen hiç bir şey olmaz.
Bu listeyi sayfalarca uzatabiliriz.
Ve biz gazeteciler;
- Bu kötülükleri yazıp, ifşa edince; ‘Para kopartma niyetinde’
- İyi şeyleri manşet yaptığımızda; ‘Yandaş’
- Basın kanunu çerçevesinde eleştirdiğimizde; ‘Tehdit ve Şantajcı’
- Yazdıklarımız işine geliyorsa; ‘Dost’
- Yazdıklarımız işine gelmiyorsa; ‘Tu kaka’
- Yazdıklarımız çıkarınaysa; ‘Büyük gazeteci’
- Yazdıklarımız tekerine çomak sokuyorsa; ‘Satılık’ oluyoruz.
- Ha birde ‘üç gün yazar, dördüncü gün unutulur’ bakış açısına sahip olanlar tarafından “etkisiz” ilan ediliriz. (Ama geçen hafta okudunuz, herkes unutsa da arşiv unutmaz)
30 yıla yaklaşan meslek hayatım boyunca bu ve bunun gibi onlarca sıfat yakıştırıldı adımın yanına. İşimi iyi yaptığım için para da kazandım, unvan da, şahsiyette. Kalemimi satmadığım, duruşumu değiştirmediğim. Aynı davranıp farklı sonuç bekleme saflığında olduğum için 2019 yılında iflas ettirildim. Amansız denilen hastalıklarla mücadele ettim. Ama hiç pes etmedim, vazgeçmedim.
Her ne pahasına olursa olsun mesleğime devam ettiğim, Antalya’nın 70 yıllık gazetesi olan Hürses Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptığım, birilerinin tekerine çomak soktuğum, kamu kaynaklarının talanına ‘dur’ demeye çalıştığım için ilk kez şikayete konu oldum.
Güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim?
Hâlbuki beni iyi tanıdığını zannedenler bilirler ki, rüzgâra tükürme konusunda rekortmen sayılırım. Teflondan bir karaktere hiç sahip olmadım, olmak gibi bir niyetim de yok. Bir kadın olarak ‘demirden korksam trene binmem’ gibi söylemleri kendime yakıştırmam. Zira birilerinden faydalanma, yük olma kompleksim vardır.
Bu telaşa, bu öfke, bu tahammülsüzlüğün nedeni nedir?
Evrakta sahtecilik yapıp, hukukun arkasından dolanarak gerçekleştirilen ve kamu üzerinden elde edilen milyonlarla, zevkle hayatını sürdüren kişi ve kişiler; SAKİN OLUN.
TCK Madde 136- (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Tam da bu noktada yazımın girişini güncellemem gerektiğini fark ettim.
Bu şehirde her şey olabilirsin sadece rezil ve suçlu olamazsın!
Ama gazeteci olursan başka!
Çünkü;
Belgeli, kanıtlı bilgileri yayınladığımız halde ilgililer ihbar soruşturması yapmaz iken, güçlünün, zenginin şikayeti üzerine harekete geçen bir düzende, kovuşturma ve soruşturmanın sonucunu yine ve sadece biz gazeteciler bekleriz.