Bilmem farkında mısınız ama Antalya iflasın eşiğinde.
Hatırlayın, 31 Mart yerel seçimlerine kadar her şey güllük gülistanlıktı. Evlilik, kira, çocuk, eğitim yardımları, yollar, alt ve üst geçitler; Altın çağın, müthiş bir bolluk ve bereket döneminin hemen arifesindeydik.
Herkes gülüyor, herkes mutlu, herkes umutlu. Başkan ve başkan adayları mağrur ve vakur, Yunan heykeli gibi kasım kasım poz veriyordu.
Seçim bitti, Attalos Heykeli gibi dolaşan başkanlar gitti, yerine sesi içine kaçmış, mağlup ve hakir adamlar geldi.
İlk su kaynatan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal oldu. Yıllardır tüm Antalya’nın ve Bakanlıkların beceremediği şeyi yapacaklarını, turisti kente çekmek için ellerini taşın altına koyacaklarını müjdeleyen Ümit Uysal gitti, turist şehre indiğinde yürüyeceği yolu dahi temizleyecek parası olmadığını iddia eden Ümit Uysal geldi.
Demokratlar Grubu adlı, benimde geçen cumartesi günü eklendiğim, eski yeni tüm başkanların, vekillerin, avukatların, aktif ya da değil bürokratların, gazetecilerin ve tanımladığım pek çok iş insanının olduğu bir oluşumda, 10 yıldır yönettiği belediyenin, yaklaşık 40 yıl önce yapılan yanlışlar nedeniyle borç batağına saplandığını anlattığını hepimiz okuduk. Ümit Uysal’ın sıraladığı mazeretleri anladık diyelim, Yener Ulusoy döneminde yapılan yanlışların düzeltilmesi için 40 yıl gibi bir süre varken aklınız neredeydi. Hadi Uysal’dan öncekiler gelmekte olan tusunaminin farkına varamadı, 10 yıldır senin aklın neredeydi Başkan?
Belediyeyi borç batağında yöneten Uysal, bir 5 yıl daha görevde. Ne yapacakta oluşmuş enkazı yeniden ayağa kaldıracak diye bakıyorsunuz, çözüm olarak “Özellikle mesaisini verimsiz kullanan arkadaşlarımızdan başlayarak bir miktar işçi eksiltmek zorundayız” diyor. Kendisine muhalefet eden personelleri işten atınca Muratpaşa’nın ekonomik sorunları çözülecekmiş.
Demiyor ki; “Geçmiş 10 yılda har vurduk, harman savurduk. Haliyle para bitti. Bu enkazın altında kalmamak için Büyükşehir’e başkan olmayı denedim, olamadım. ‘Beceremedim, belediyeyi batırdım’ diyecek halim yok ya, sorun yaratan değil, sorun çözen kahraman olayım istedim, böyle bir hikaye oluşturdum. Yersen… İmza Ümit Uysal”
Hemen ardından Döşemealtı Belediyesi patladı. Menderes Dal’ın halef-selef olduğu, kendisi gibi CHP’li olan eski başkan Turgay Genç’ten devraldığı belediyenin borçlarını dev bir afiş haline getirip belediye binasına asması, Döşemealtı’nın içler acısı halinin vesikası oldu. Turgay Genç’in Döşemealtı Belediyesi’ni iflas ettirdiği bilinen bir gerçekti, Menderes Dal koltuğa oturur oturmaz iflası doğruladı ki yapamadıklarının ve yapamayacaklarının hesabı kendisinden sorulmasın. Bir bakıma ağabeyi Ümit Uysal’ın yaptığını yaptı; Suçu geçmişe attı.
Yıllardır pürü pak olan, özellikle yabancıların gözdesi, son dönemde ise istilası altında olan, kentin lüks ve zenginlikle ilintili olan Konyaaltı ilçesi de bu kervana katıldı. Hısım akrabanın torpili ile belediyede işe girene çok kez tanıklık etmiştik ama Belediye Başkanı olanını ilk kez gördüğümüz Konyaaltı’nın da kasası tak takır, kuru bakırmış.
Göreve gelir gelmez ilk icraatı personel maaşlarını ödeyememek olan Cem Kotan, bu durumdan bile kendine pay çıkaracak kadar başarılı bir algı yönetimine imza atarak, gelecek için umut vaat ettiğini dosta düşmana gösterdi. Başkan Kotan, “Ciddi bir borç yükümüz var. Elimizden geleni yapıyoruz. Maaşlarınızın bir kısmını bugün yatıracağız. Kalanı ise ay sonunda yatırılacak. Tüm çalışanlar maaşlarının tamamını alana kadar ben ve başkan yardımcılarım da maaş almayacağız. Anca beraber kanca beraber arkadaşlar” demiş.
Cem Kotan görünen o ki en önemli kozunu, yani suçu geçmişe, Muhittin Böcek’e atma hakkını saklı tutmuş. CHP’nin Antalya’daki en güçlü ismiyle karşı karşıya gelmek Cem Kotan’ı personel maaşlarını ödeyememekten daha güç bir duruma sokacağı için bu kozu masaya sürmediğine adım gibi eminim. Fakat Konyaaltı’nda da lale devrinin bittiği, gerileme döneminin başladığı gün gibi ortada.
Kepez’in tutuklu mu yoksa esir mi olduğu henüz tam olarak belli olmayan Başkanı Mesut Kocagöz de koltuğuna oturup görevine başladığında ‘batık belediyeler’ kervana katılacaktır diye düşünüyorum. CHP’den CHP’ye geçen belediyeler, hatta aynı başkanın yola devam ettiği belediyelerde bile durum bu kadar vahim ise AK Parti’den CHP’ye geçen belediye için neler neler söylenecek, neler iddia edilecek Kocagöz serbest kalınca ya da kayyum atanınca göreceğiz.
16 milyonluk turist rekorunu, yüzde 15’lik artışla egale etmek isteyen Antalya’nın, gerekli altyapı hizmetlerini sağlayıp, misafirlerini en iyi şekilde ağırlama konusunda en büyük sorumluluğa sahip kurumları olan belediyeleri, meteliğe kurşun atıyor.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
Turist ola ki ‘bu yıl bir değişiklik yapalım, şehre inelim’ dese, belediyelerin gerçekten de turistin yürüyeceği yolu temizleyip, bakım onarımını yapacak imkanı kalmamış.
Kürsüye her çıkışında Antalya’yı dünya kenti ilan diyenler, ‘Dua edelim de turist şehre inmesin’ diyecek durumdayız, haberiniz ola.
Antalya’yı bu duruma, iflasın eşiğine getirenler seçim dönemlerinde Attalos heykeli gibi dolaşıyor demiştim ya; ‘ne oldu da böyle oldu?’ diye soracak olursanız, onu da bir başka heykelden örnek vererek açıklayayım.
Atatürk Caddesi’nde, Dönerciler Çarşısı’nın tam karşısındaki iş hanının alt tarafında, ATM’den dökülen paraları elbisesine toplayan Roma’lının tasvir edildiği, Romalılar Antalya’da temalı bir heykel vardır. O heykelin önünden her geçişinizde, Antalya’yı bu hale getirenleri hatırlayınız.
Ayla hanım yazınız için teşekkür ederim. Umarım bu tür yazılarınızın devamı gelir ve belediyelerin içler acısı durumunu tüm Antalyalılar öğrenmiş olur.