Kim seçilirse seçilsin, ATSO’nun Başkanı için her zaman PATRONLARIN PATRONU yakıştırması yapılır, başkan da bu unvana uygun davranırdı.
Yusuf Hacısüleyman ile birlikte ilk kez bir ATSO Başkanı, PATRONLARIN MAAŞLI DANIŞMANI gibi davranmaya başladı.
Bu içerik, kamu görevi ifa eden bir meslek odası başkanının icraatlarını kamuoyunun bilgisine sunma ve değerlendirme amacıyla hazırlanmıştır. Eleştiriler kişisel değil, göreve ve kurumsal tutuma yöneliktir.
Küçük otel ve pansiyonlar yılbaşından bu yana ruhsat iptali tehdidiyle mücadele ediyor. Antalya basını başından bu yana olayın takipçisi. Yazın Google’a “Antalya'da 50 otele kapatma kararı” ile başlayan onlarca haber çıkıyor karşınıza, taaa ocak ayı tarihli.
Konunun birinci derece muhatabı konumundaki Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ne diyor bu duruma, üyesinin hakkını korumak için ne yapıyor, ne yapmış?
KOCA BİR HİÇ!
Yılların turizmcisi, turizm duayeni, büyük turizmci Yusuf Hacısüleyman, zor durumda olan küçük ve orta ölçekli turizm işletmeleri için bırakın kılını kıpırdatmayı, yangına körükle gitmiş.
(Yangına dayanıklı kapı denetimlerinin küçük ve orta ölçekli turizm işletmelerinden başlatılması fikrini Vali’ye empoze eden, bu uygulamanın lobisini yapan bizzat kendisi)
Foyası meydana çıkınca da soluğu ana akım medyanın kapısında almış. Her fırsatta ATSO’nun Antalya’nın en büyük sivil toplum kuruluşu, Antalya’nın en büyük lobi gücü olduğunu iddia eden ATSO Başkanı, arkasına bu gücü alıp ilgili makamların kapısına dayanacağına, X hesabından açıklama yapıyor iyi mi?
Konu hakkında yaptığı iki satır açıklama Hürriyet Gazetesi’nde haber olmuş, o da kalkmış bu haberin linkini X hesabından paylaşmış.
Ocak ayından bu yana ağzını bıçak açmayan ATSO Başkanı, köşeye sıkışıp açıklama yapmak zorunda kalınca ATSO’yu es geçerek bir gazeteye demeç verip ‘Bakın bakın, ben sizin hakkınızı savunuyorum’ şovuna kalkışıyor.
Sorun başlayalı, turizmci veryansın edeli 100 günden fazla olmuş, ATSO Başkanı Nisan ayında, sezon başladıktan, otellerin kapısına mühür vurulduktan sonra açıklama yapıyor.
Ama ATSO’dan değil.
Meclisten değil.
Kamuoyuna doğrudan değil.
Bir gazete linki paylaşıp altına yazıyor:
‘Pansiyonlarımız mağdur edilmemeli…’
‘Yılsonuna kadar süre tanınmalı…’
‘Faizsiz finansman verilmeli…’
İki haftadır yangın var bu kentte!
Basit konaklama belgeli oteller mühürleniyor. Ahşap yapılarda hizmet veren aile işletmeleri göz göre göre kapatılıyor. Ruhsatlar iptal ediliyor. Ve siz bir haberi alıntılayıp twit atıyorsunuz.
ATSO’nun kurumsal kimliği yetmiyor mu?
Ya da ulusal bir gazetenin lobi gücü ATSO’dan daha mı fazla?
Bu hale mi geldi, bu hale mi getirildi ATSO?
Meclisiniz, resmi sayfalarınız, odanızın iletişim gücü ne işe yarar?
ATSO’nun Türkiye’nin gündemini belirleyen bir basın gücü, bu gücü sevk idare eden liyakat sahibi bir basın ofisi vardı. Bu birimi işlevsizleştirip adını soyadını bile doğru yazmaktan aciz kişileri yönetici olarak atarsanız, sonunda sosyal medyadan medet umar hale gelirsiniz.
Basın ofisinin, Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısının, kişisel fotoğrafçısı olmasına göz yumarsanız, X’ten yaptığınız açıklamanın altına, Hürriyet Gazetesi’nin linkini koymak zorunda kalırsınız.
Bu açıklama geç yapılmış bir vicdani hesaplaşmadan çok, algı yönetimi çabasıdır. ‘Bakın bakın ben basına konuşuyorum, gerekli açıklamaları yapıyorum’ şeklinde bir medya PR’ı mı bu?
Halkın aklıyla alay etmeyin Sayın Başkan.
Siz o açıklamayı Hürriyet’e değil, ilgili makamlara yapmalı, X’ten paylaşmak yerine kapısına mühür vurulan o küçük işletmelerin kepenklerine asmalıydınız.
Tüm bunları yapmadığınız gibi Nisan ayı meclis konuşmanızda söylediğiniz şu sözlerle resmen tüy diktiniz; “2007’den sonra yapılan büyük oteller yönetmeliğe uygun şekilde yapıldı. Bir sıkıntı yok.”
Şaka mı bu?
2008’de açılan zincir otellere bir bakın…
Camdan kapılar, ahşap çerçeveler, mobilya malzemesinden yangın kapısı. Hangisi 30 dakika yangına dayanır?
AKTOB Başkanı bile; “Bu yönetmelik büyük otellere uygulanırsa bin yataklı tesis müşteriyi kapıda bırakır, turizm geliri düşer”
Yani neymiş?
Sorun kapıda değil.
Sorun, kime uygulanıp kime uygulanmadığında.
Büyük otellere gidemiyorsunuz. Danışmanlık yaptığınız oteller mi rahatsız olur diye sustunuz, susuyorsunuz.
Ama küçük pansiyonların üzerine çöküyorsunuz.
Ve sonra bu şehirde adaletten söz ediyorsunuz.
Bu şehirde kamu vicdanından söz ediyorsunuz.
Sayın Başkan,
Siz Antalya’nın iş dünyasını temsil etmeye geldiniz, birkaç zincir otele danışmanlık vermeye değil.
Antalya turizmi, tarihinde ilk kez hem turizmci bir bakana, hem de turizm kökenli bir ATSO Başkanına sahip oldu. İnanılmaz bir şanstı bu şehir için. Ama gelin görün ki, bu dönem aynı zamanda Antalya turizminin en şaibeli, en sıkıntılı, en adaletsiz dönemine dönüştü.
Sanayiye uzak dedik, ticarete uzak dedik, meğer turizme de uzaksınız.
Çünkü siz turizmi 5 yıldızlı lobilerde, büyük sermayede sanıyorsunuz. Oysa bu şehirde turizm Kaleiçi’nin dar sokaklarında, ahşap panjurlu aile pansiyonlarında başladı.
Şimdi bu işletmelerin hepsine ‘Siz yoksunuz, yok olun’ diyorsunuz. Ve bu durumu meşrulaştırmak için ‘Mevzuat böyle’ deyip kenara çekiliyorsunuz.
Ama mevzuatın uygulanması kimden başlıyor?
Neden önce küçükten başlıyor?
Neden büyükler hep dokunulmaz?
Bugün yangına dayanıklı kapı şartı getirenler, neden kamu binalarında, bakanlık yapılarında o kapıları aramıyor? Neden bin yataklı otellerin denetimi erteleniyor ama 5 odalı pansiyonun ruhsatı iptal ediliyor?
Çünkü bu şehirde güçlüyü koruyup zayıfı ezen bir zihniyet var. Ve siz de artık o zihniyetin parçası haline geldiniz.
Sayın Başkan,
Açıklamanızı Hürriyet’ten değil, ATSO’nun kürsüsünden yapın. Medyaya yaslanarak değil, kuruma sahip çıkarak konuşun. X hesabından link paylaşmakla sorumluluk alınmaz. O olsa olsa bir kaçış manifestosudur.
Bu şehir sizden artık danışmanlık değil, liderlik bekliyor.
Ve şunu unutmayın:
Yangın kapısından önce, bu şehirde vicdan kapısı kapanıyor.
O kapı kapanırsa, onu hiçbir mevzuat açamaz.
***
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu kapsamında yangın güvenliği denetimi yetkisi bulunan Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’na şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Tarafınızca gerçekleştirilen denetimler neticesinde, 2007 sonrası yürürlüğe giren Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik hükümlerine aykırı biçimde yangın güvenliği açısından yetersiz bulunan ve bu nedenle uygunluk verilmeyen yıldızlı oteller hakkında, 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne veya Kültür ve Turizm Bakanlığı’na idari bildirimde bulunulmuş mudur?
Şayet bu bildirim yapılmamışsa, bu durum mevzuata aykırı bir ihmal teşkil etmiyor mu?

Yorumlar
Kalan Karakter: