Antalya, gözde arkeolojisi ve 100’ün üzerinde ören yeri ile dünyada en çok antik kenti barındıran kentlerin başında gelmektedir.
Bunların büyük çoğunluğu bakımı, onarımı nispeten tamamlanmış ve ziyaretçilere açılmıştır.
Antalya Müzesi bu antik kentlerde yapılan kazılar sonucunda elde edilen yüzbinlerce esere sahip Avrupa’nın önde gelen müzelerindendir.
Geçmiş yıllarda gerek müzelerin, gerekse ören yerlerinin bakımını, temizliğini ve eksiklerini tamamlamak, otopark düzenlemesini yapmak ve hediyelik eşya satışı için Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde DÖSİM adı altında bir kuruluş meydana getirilmiş ve “müzelerle ören yerlerinin gişe işlemleri, otopark ve hediyelik eşya satışı işlerinin DÖSİM tarafından yapılması uygun bulunmuştu.”
Müze ve ören yerlerinin gişe ve diğer işlemlerinden her yıl milyarlarca lira gelir elde edilmiş ve Antalya müze ve ören yerleri bu anlamda İstanbul’la beraber en yüksek geliri sağlayan illerden birisi olmuştur.
Lakin 2003 yılından başlayarak müze ve ören yerlerinin “işletilmesinde” DÖSİM tasfiye edilmeye başlanarak, her alanda olduğu gibi bu işlemlerde de “özelleştirmeye” gidilmiştir.
Zararı söz konusu olmayan, işletilmesi için uzmanlık gerektirmeyen ve özenle korunması gereken müze ve ören yerlerinin neden özelleştirilmesi gerektiği bugüne dek sorgulanmamıştı.
“Nihayet CHP Antalya Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş tarafından cevaplandırılması istemiyle bir soru önergesi vererek müze ve ören yerlerinin özelleştirilmesi ile ilgili yapılan ihaleleri TBMM’ne taşıdı.”
Müze ve ören yerlerinin özelleştirilmesindeki garabet bir yana yapılan özelleştirme ihalesindeki kokular ne kadar çarpık bir yönetim anlayışının olduğunu göstermesi bakımından oldukça ilginç
24 Ekim 2017 tarihinde bu anlamda bir ihale yapılır ve 2016 yılına dek müze ve ören yerlerinin gişe işletmesi ihalesini yine bir kime yakın olduğu bilinen TURKUAZ firması alır.
Ancak bu ihale nedense gerekçesi açıklanmadan iptal edilir ve 27 Şubat 2018 tarihinde ikinci ihale yapılır.
Bu ihaleye Turkuvaz, Sicpa Turkey ve Lapis firmaları katılır ve “4 milyar TL ile SCİPA isimli bir firma kazanır.”
Şimdi gelelim şu SCİPA isimli firmanın şeceresine…
Sicpa, 1927'de “Maurice Amon” tarafından İsviçre'de kurulmuş dünyada Siyonizm destekçisi bir işletme olarak tanınıyor.
Firmanın web sitesinde yer alan bilgiye göre içinde Türkiye’nin de bulunduğu yüzden fazla ülkenin paraları ile bilet, çek, pasaport, kimlik kartı gibi değerli evraklarının güvenlik ve filigran uygulamasını yürütmektedir.
(seçimlerde kullanılacak oy pusulalarının filigran işlerini de bu firmanın yapacağını hatırlatalım bu arada…)
Firmanın ortağı ve yöneticisi “Philippe Amon'un”, Siyonist JN1 adlı haber kanalı, Yahudi Dünyası Konferansı (Jewish World Conference) ile Kudüs'te Müslümanların mukaddeslerini çiğneyen “Siyonist Herzilya'nın” da finansal destekçilerinden biri olduğu bilinmektedir.
Şimdi buyurun birlikte düşünelim.
Her fırsatta “yerli ve milli” olduğunu iddia eden AK Parti iktidarının gayri milli olan Siyonist kuruluşu bir firmaya milli değerlerimiz olan müze ve ören yerlerimizi teslim ettiğimize mi yanalım?
Buradan elde edecekleri paraların Kudüslü Müslümanlara mermi olarak dönüşme ihtimaline mi yanalım?
Bakanlıkça çok rahat biçimde ve sorunsuzca işletilen müze ve ören yerlerimizin özelleştirilerek hoyrat ellere teslim edilmesine mi yanalım?
Bu nasıl bir siyaset anlayışıdır ki, TURKUAZ firmasına verdiği ihaleyi bile iptal edip, küresel bir Siyonist firmaya milli değerler teslim edilir?
Yorumlar
Kalan Karakter: