Önümüzdeki 5 yıl boyunca seçilecek belediye başkanlarının bu süreçte vaat ettikleri ya da yapacağım dediği projeleri ve yatırımları takip edeceğiz.
Üzülerek belirteyim ki; adı yerel seçim olduğu halde genel seçim yapılıyormuşçasına bir süreç yaşadık.
Oysa 1 Nisan günü Erdoğan yine Cumhurbaşkanı olarak görevini sürdürecek, TBMM’de partilerin sandalyeleri aynen kalacak ve 24 Haziran’da seçilen milletvekilleri yine görevlerini sürdürecekler.
Yani, yerel seçim sonunda ülkenin genel yönetiminde bir değişiklik olmayacak…
Değişenler ya da aynen kalacak olanlar belediye başkanları olacak.
Öyleyse neden kent insanının nasıl yaşayacağı, yaşam kalitesinin nasıl yükseltileceği, kent hayatının nasıl kolaylaştırılacağı yerine genel siyaset üzerinden yerel seçim süreci yaşadık?
Bu sorunun tek cevabı var; “Mayıs ayından bu yana giderek derinleşme eğilimi gösteren ekonomik krizin kamu yönetimini ve yoksul insanların hayatını alt üst etmesidir.”
Bu seçim sürecinin ilk özelliği; İktidar kanadının yaşanan ekonomik krizden nasıl çıkılacağını anlatması yerine beka ve terör şalı ile üstünü örtmeye çalışması ve krizi yok sayması, muhalefet kanadının da inadına toplumun gündemine tencereyi getirip koymasıdır.
Bekanın mı, ekonomik krizin mi üstün geleceğini 31 Mart akşamı göreceğiz.
İkinci özelliği ise, Erdoğan’ın 81 il ve binlerce ilçe belediye başkan adayının sözcülüğünü tek başına yapmasıdır.
“Yani, bu seçimde Erdoğan bir anlamda kendisini oylamaya koymaktadır.”
17 yıldır yaptıklarını, kazandığı tüm olumlu puanları gözü kara pokerciler gibi miting meydanlarına sürdü.
Bugüne dek girdiğim hiçbir seçimi kaybetmedim bunu da kaybetmeyeceğim tavrı içerisinde “ya göle, ya harmana” diyen bir strateji izliyor.
Bu son derece tehlikeli ve riski çok yüksektir.
Gerek ekonomik krizin yarattığı olumsuzluklar, gerek uluslar arası konjonktürün olumsuzlukları riski çok yükselten olgulardır.
Hele bir de istenilen sonucu alamazsa “milli iradenin kendisine güven vermediği” gibi bir sonuçla karşı karşıya kalacaktır.
“Bu durum gerçekleşirse Erdoğan, muhalefete önemli bir koz vermiş olacak ve muhalefetin sistemi daha yüksek bir sesle sorgulamasının yolunu açmış olacaktır.”
Nitekim büyük kentlerde bu son hafta ortaya çıkan işaretler Erdoğan’ın aldığı riskin ciddi olarak tehlikeli bir duruma geldiğini;
“İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir, Mersin, Adana, Aydın, Eskişehir, Manisa, Antalya” başta olmak üzere birçok büyük kentte Cumhur İttifakının belediye başkanlıklarını kaybetme çizgisinde olduğunu göstermektedir.
Seçim Cumhur İttifakının kaybı ile sonuçlanırsa 1 Nisan günü Türkiye yeni bir sürece evrilecek.
Konunun uzmanları ekonomideki olumsuz gidiş ile başta AB ve ABD ile olan gergin ilişkilerin kısa sürede düzelmeyeceğini ifade etmektedirler.
Bu durum seçimden kazançlı çıkan muhalefetin sistem tartışmasını yoğunlaştırması ve beraberinde erken seçimi seslendirilmesi sürecini başlatacaktır.
Ancak ekonomide belirgin bir düzelme yaşanmadıkça Erdoğan’ın erken seçime yanaşması mümkün değildir…
Ama burası Türkiye, yarın sabah nelerin olacağını kestirmek çok zordur…
Lakin her şeye rağmen Erdoğan aldığı risk kadar başarılı çıkarsa seçimden işte o zaman 1 Nisan’dan itibaren Türkiye’yi büyük risklerin beklediği çok daha başka gündemleri konuşuyor olacağız.
Yorumlar
Kalan Karakter: