Ancak ufukta görünen kimi tehlikeler şimdiden yazılmazsa ileride -hele İstanbul seçimi alınırsa- telafisi zor siyasi gelişmelere gebe kalınabilir.
Bilindiği gibi MHP’de başlayan muhalefet hareketi, Erdoğan’ın desteği ve AK Partili kurmayların planlaması sonucunca tasfiye edildi.
Sayın Meral Akşener’in öncülüğünde MHP’den ayrılanlarla bir türlü AK Partiye ısınamamış olan merkez sağın, AK Partiden arta kalanlarıyla İYİ Parti kuruldu.
Siyasetini, Türk milliyetçiliği omurgasına oturtan ve bunun çerçevesini de Atatürkçülük, laiklik, cumhuriyet ve çağdaşlıkla şekillendiren bir çizgiyi toplumun önüne koydular.
İlk bakışta AK Partiye alternatif gibi çıksa da zaman içinde ve hele geçirilen seçim sonucunda bunun kısa vadede mümkün olamayacağı çok net anlaşıldı.
Çünkü AK Parti bile kuruluşunu 18 yıla vardırdığı ve iktidarın her türlü nimetinden faydalandığı halde “siyasi kimliğini” oluşturamamışken, İYİ Partiden 2 yıl içinde bunu beklemek safdillik olurdu zaten.
Partileşme sorunu ve tasfiyeler
Bir siyasi partinin “siyasi kimlik” oluşturmasında iki temel argüman vardır.
Birincisi, kurucu kadrolar tarafından ortaya konulan siyaset belgesi…
İkincisi de bu siyaset belgesini hayata geçirecek olan merkez ve taşra kadrolarıdır.
İYİ Parti kurucuları, toplumda pek bir heyecan yaratmazsa da ve siyasete yeni bir bakış açısı getirmezse de yukarıda belirttiğim çerçevede bir siyaset belgesi ortaya koydular.
Ve hızla merkez kadroları ile taşra teşkilatlarını kurdular.
İşte sıkıntılarda o zaman başladı.
Üzülerek belirteyim ki, toplum için yeni bir ses ve yeni bir soluk olması gerekirken, Bahçeli’nin rahleyi tedrisinden geçen, başta “Koray Aydın ve Musavvat Dervişoğlu” olmak üzere MHP kökenli kimi siyaset cambazları, İYİ Partide kontrolü ellerinde tutmak için önce Merkez teşkilatında kendileri için tehlikeli gördükleri “Prof. Ümit Özdağ” gibi siyaset uzmanlarını ve benzeri kadroları tasfiye ettiler.
Sonra taşra teşkilatlarına, körü körüne kendilerine biat eden ancak donanım ve entelektüel olarak son derece geri, deneyimsiz kişilerin atanmasını sağladılar.
Bunu öyle bir noktaya vardırdılar ki, Antalya’da “Kurucu İl Başkanı olan Sayın Nizamettin Sağır” ve diğer kurucu siyasi kadroların üyeliklerini bile düşürmekten çekinmediler.
Kaldı ki Sayın Sağır ve üyelikleri düşürülen kurucu kadro, seçimde İYİ Partinin Türkiye ortalamasını ikiye katlayarak 3 milletvekili çıkarılmasını sağlayan kadrolardır…
Böylece zaten sınırlı olan siyasi heyecanı da dibe indirmeyi başardılar…
Evlere şenlik il yönetimi…
Üye bile yapılmayan ama seçimden İYİ Partiyi bir anlamda zaferle çıkaran Sayın Sağır ve kurucu kadroların yerine kimler atandı?
Sen, ben, bizim oğlanın siyaset yaptığı Elmalı’da MHP İlçe Başkanlığı yapmış ve Antalya siyasetinden bîhaber olan, kerametinin ne olduğu sadece Koray Aydın ve Dervişoğlu’nca bilinen “Ahmet Aydın…”
Yerel seçim sürecinde yaptıkları şey sadece kurucu kadroların genel seçimde ektiği tohumların hasadını biçmek oldu.
Tek bir toplantı ve tek bir organizasyon yapmadan, CHP’nin düzenlediği organizasyon ve mitinglerde görüntü verdiler…
Bugüne dek ne İl Yönetim Kurulunu ne de genişletilmiş Divan Kurulunu bile toplamayan ve parti tabanının bu yolla eğilimlerini bile bilmeyen bir il başkanı var ortada…
İşin acı yanı; bu yapıyla sadece Antalya’da değil, Gaziantep’te, Malatya’da, Konya’da, Maraş’ta, Isparta’da yaptığım araştırmalarda da benzer durumlarla karşılaştım…
Kongresiz kurultay
Peki, neden böyle bir duruma düşüldü?
Kuruluş aşamasından sonra merkez ve taşradaki kurucularla “kuruluş kurultayını” yapan İYİ Partinin sonraki süreçte atması gereken adım “ilçe ve il kongreleri” olmalıydı.
Kuruluştan sonra atama yoluyla oluşturulan teşkilatların, İYİ Parti tabanında karşılığının olup olmadığını anlamak için yapılması gereken işlem ilçe ve il kongreleridir.
Bu kongreleri yapmadan partinin gerçek kimliğinin anlaşılması mümkün değildir.
Seçimde 4 milyona yakın oyu “konjonktürel oy” olmaktan çıkarıp “İYİ Partilin oyu” haline getirmenin yolu, onlarda karşılığı olan kadroların kongre yoluyla belirlenmesidir.
Şimdi bunlar yapılmadan bir “Tüzük Kurultayı” toplanıyor bugün.
Peki, kimlerle yapılacak bu Kurultay?
Siyaset cambazlarının kendilerine biat ettirdiği taşra teşkilatlarından gelecek kadrolarla…
Kongre sürecinden geçmedikleri için İYİ Parti tabanında karşılığı olup olmadığı bilinmeyen bu kadroların yapacağı tüzük değişiklikleri ne kadar tabanda karşılığı olacak ve en önemlisi ne kadar demokratik olacaktır?
Türkiye’yi AK Partiden ve Erdoğan’ın tasallutundan kurtarıp demokratikleşmeyi hedefine koyan bir parti önce kendi içyapısında demokratikleşmeyi gerçekleştirmek zorundadır.
Bunları yapmadan, dikkatle incelediğim ve oldukça demokratik olduğunu gördüğüm mevcut Tüzüğe, neden ve hangi gerekçelerle kimi eklemeler yapıp kimi yerleri değiştirilmek istenir?
Oligarşik yapılanmaya doğru…
Tüzükte yapılacak değişiklikler ve eklemelerle ilgili uzun boylu analiz yapmak istemiyorum
Ancak iyi biliyorum ki bunların her biri birer mayındır.
Bu “mayınlar,” -örneğin üyeliklerle ilgili olanlar- “belirli bir ekibin,” Sayın Akşener’i bile kıskıvrak kuşatacak, oligarşik bir gücü elde etmesinin yolunu açacaktır.
Partide bu gücü elde ettikte sonra teşkilatlanmayı istedikleri gibi düzenleme gücünü elde edecek olan “siyaset cambazı bu ekip” İYİ Partinin ufkunu daraltacak, AK Parti sonrası Türkiye’yi yönetme alternatifi olmasının yolunu tıkayacaktır.
Teşkilat gücünü bu şekilde elde ettikten sonra Sayın Akşener’e de istediklerini yaptırma gücüne ulaşacaklardır.
Sonuç…
Bu tehlikeleri bertaraf edebilmek için, partinin akil ve bilge katılımcıları tarafından bu Kurultay, Tüzük değişikliği Kurultayı olmaktan çıkarılmalı ve sadece “Mesaj Kurultayına” dönüştürülmelidir.
İstanbul seçimi sonrasında hızla ilçe ve il kongrelerinin yapılması ve sonrasında seçilecek delegelerle bir Tüzük Kurultayının düzenlenmesi konusunda Sayın Akşener ikna edilmelidir.
Ve böylece seçmende karşılığı olan seçilmiş kişilerle yapılacak Kurultaydan daha demokratik ve umut verici sonuçlar alınabilir…
Sayın Akşener’e de naçizane bir tavsiyem; siyasette hiç kimse vazgeçilemez değildir…
Yorumlar
Kalan Karakter: