“Bu şehr-i Sıtanbul ki bi-misl-ü behadır.
Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır…” diye seslenir.
Ünlü Napolyon ise,
“Eğer dünya tek bir devletten ibaret olsaydı başkenti İstanbul olurdu…” diyecek kadar İstanbul’u önemser.
*****
Hiç şüphesiz İstanbul, sadece yedi tepe üzerine kurulmuş olmasından, Boğaz’dan, köşklerinden, saraylarından dolayı değil, insanlığın ortak mirası, medeniyetin ana kucağı olmasından, tarihinden dolayı da eşsiz ve güzeldir…
Ama onu ranta kurban edenler, yeşil alanlarını betona çevirenler, derelerini kurutup, ormanlarını yok edenler, kendilerinin deyimiyle: “Ona ihanet ettik” diyenler, ihanet sürsün diye, öylesine pespayeliklere, yalana, iftiraya başvuruyorlar ki, duyanın utançtan yüzü kızarıyor.
*****
Binali Yıldırım Diyarbakır’da,
“Îda we bimbarekî be. Roj baş, çawenin?” diye başlamış sözlerine, “Kürdistan milletvekilleriyle” devam etmiş, Kürtçe kurs sözüyle bitirmiş propaganda gezisini.
İlk mecliste “Kürdistan, Lazistan” milletvekilleri varmış…
E ne olmuş?
İstanbul seçimleri olunca hatırlamış Kürtleri ve milletvekillerini…
Ey seçim, ey İstanbul sen nelere kadirsin…
Dilsize dil, halsize hal, yolsuza yol öğretiyorsun.
Turnusol kâğıdı gibisin, riyakârlığı açığa çıkartıyorsun…
“Kürdistan” kelimesini kullananların aforoz edildiği, hapislerde çürütüldüğü bir zamanda Binali Yıldırım’ın hali içler acısı.
Koca koca adamalar, küçülüyor, küçülüyor, küçülüyorlar.
Yazık
Çok yazık…
*****
Yıldırımın bu sözleri ettiği saatlerde, bir başkası Trabzon’dan sesleniyor:
“Selahattin Demirtaş’ın kucağından gelmedim ben buraya…”
Vah ki vah!
Kimi işaret ediyor?
31 Mart seçimlerinde halkın oylarıyla seçilmiş “İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu…”
“İstanbul’u İmamoğlu’na mı bırakacaksınız? Yani PKK’ye, Kandil’e (!)…”
İnsan düşünen varlık.
Düşünüyor:
Bunlara bakıp: Bizi yönetenler, siyasetçiler, seçimlerimiz buysa, bizler neyiz, kimiz?
İbn-i Haldun, “Coğrafya insanın kaderidir” demiş, az demiş.
“Asıl kaderimiz seçimlerimiz, layık olduklarımız…”
*****
Bu sözlerin benzerini Ankara’yı “parsel parsel satan” Gökçek söylemişti: “Su saatinizi okumaya PKK militanları gelecek. Kandil’den zabıta getirecekler…”
Cevabını Ankaralılar verdi.
Belli ki Soylu’ya da cevabı İstanbullular verecek…
Memleketin hali, ahvali böyle işte.
Millet akşam-sabah bu rezillikleri ibretle izliyor televizyonlardan.
Seviyenin bu kadar düştüğü bir başka dönem var mı ben bilmiyorum.
Binali Yıldırım İstanbul’da, Ankara’da unuttuğu “Roj baş, çawenin” sözlerini Diyarbakır’da hatırlayınca, Kürtler, HDP seçmenleri, sandığa koşacak, Yıldırım’a oy yağdıracak demek ki.
Ne de olsa, Kürtler “eşek…(!)”
Bu rezillikleri gören, Türkler de öyle…
*****
Bütün bunlar çaresizliğin sonuçları ve hesap gününün yaklaştığının işaretleri.
Ülkeyi bu hale getirmenin, yurttaşları kamplara bölmenin, satılan, talan edilen değerlerimizin hesabını verecekler.
Çocuklarımızın geleceğini, insanların hayallerini çalmanın bedelini ödeyecekler.
İstanbul seçimleri bunların hesabının sorulması için ilk adım.
Devamı gelecektir.
Sayılı günler kaldı.
Haramilerin saltanatı yıkılacak.
“Bekle bizi İstanbul…”
(Mirza Arabacıdan alıntıdır)
Yorumlar
Kalan Karakter: