Yerel seçimden bu yana HDP’li belediye başkanlarının görevden alınmaları ve yerlerine kayyum atanması halen devam ediyor.
Erdoğan, “Gerekirse yeniden görevden alır kayyum atarız” sözleriyle seçim öncesinde bunun işaretini verilmişti zaten.
17/25 Aralık 2013 den 15 Temmuz 2015 e kadar kısmen, sonrasında da tamamen “güvenlik” politikalarının devlet yönetiminde birinci tercih olması, başta seçme ve seçilme hakkı ile düşünceyi ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere temel demokratik hak ve özgürlükler askıya alındı.
Elbette devletler, toplumsal huzur ve barış içinde yaşanması için terörle mücadele ederler ve etmelilerde…
Anayasamızın devlet tanımlamasında “demokratik hukuk devleti” olduğumuz açıkça belirtilmiştir.
Bu nedenle terörle mücadele kesinlikle “hukuk” normları içinde ve “özgürlükler ile güvenlik dengeleri” gözetilerek yapılmak zorundadır.
“Efendim, dört bir yanımız ateş çemberi içinde bu şartlarda insanların özgürlüklerinin bir kısmından feda etmeleri devletimizin bekası için gereklidir” gibi absürt bir gerekçe ile özgürlüklerin kısıtlanması asla ve asla çağdaş devlet yönetimi anlayışı ile açıklanamaz.
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama 6 milyon seçmenin oyunu almış, 3’ü büyükşehir olmak üzere 80-90 civarında belediye başkanlığını kazanmış bir parti dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde “yok sayılamaz.”
Ama bizde sadece yok sayılmakla kalınmıyor, yüzde 50’nin üzerinde oy alarak kazandıkları belediyeler bile ellerinden alınıyor.
Ben HDP’li değilim ve oy da vermedim ama bu parti bu ülkenin bir gerçeğidir.
Bu hakikati ve olguyu yok saymakla, ellerindeki belediyeleri alıp başkanlığına devlet görevlilerini atamakla hiçbir yere varamazsınız.
Sadece var olan gerginliği ve kutuplaşmayı daha da artırırsınız…
“Efendim, bu parti ve kadroları PKK ile ilişkili ve iltisaklıdır.
Belediye kaynaklarını terör örgütüne aktarıyorlar” gibi bir gerekçe yapılan uygulamaya gerekçe değildir.
Ortada “Terörle Mücadele ile Belediye kanunları var…”
Bu kanunlar terör örgütü üyeleri için ne yapılacağını amir hükümlerle açıklar.
Keza, bu durumdaki belediye başkanlarının görevden uzaklaşması durumunda neler yapılacağı yine Belediye kanununda açıkça belirtilmiştir.
Terör örgütüne yardım ve yataklık eden belediye başkanları, elde yeterli kanıt varsa gözaltına alınır, sorgulanır ve gerekiyorsa tutuklanır.
Yargılama sonuçlanana kadar belediye başkanlığı devam eder.
Eğer yargılama sonunda suçlu bulunur ve ceza alırsa o zaman belediye başkanlığı düşer ve yasaya göre; yerine o belediyenin “belediye meclisi içinden birisi oylama ile seçime kadar belediye başkanlığı görevini sürdürür.”
Kanunlar bunu diyor ama yapılan uygulama da bunların hiç birisi yoktur.
İç İşleri Bakanlığının emriyle başkanın görevden alınıp belediye meclisleri de by-pass edilerek yerine “kayyum” ataması var.
Bu uygulama kanuni olabilir ama Allah aşkına söyleyin, bunun neresi hukuki?
Özgürlüklerle güvenlik dengesinde terazinin topuzunu güvenlik kaygılarına doğru kaydırırsanız ortada demokrasi ve hukuk devleti diye bir şey kalmaz…