Hiç kimse bir başkası adına sorumluluk yüklenemez. Yüklenmemeli. Kişi kendi duygularından ve hayatın ona getirdiklerinden sorumludur. Aksi takdirde kişi sığ kalır. Verilen bir söz ve sözü yerine getirebilmek de kişilikle ilgilidir. Kimsenin hayatı kontrol altına alınamaz. Ancak ona kendi sorumluluğuna alma fırsatı verilmelidir. Aşırı korumacı olmak da sıkıntılı sonuçlar doğrur. En fark edilir sonuç spiritüel gelişimin yavaşlamasıdır. Başkalarının kararlarına saygı duyulmalı. Bir kişinin en yüksek gelişim seviyesine ulaşması için sorumluluk verilmelidir ki her birey kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini öğrenebilirsin. Gerçek sorumluluk bana göre toplumsal sorumluluktur. Evrimleşmiş bir kişi yaşadığı ülkede her canlıya şevkatle yaklaşır. Bu kişilere hayranlık duyulur, hayranlık duyulan kişilerin yansıttığı görüşler benimsenir. Ruhsal yolculuk kişinin kendine verebileceği en güzel hediyedir. Sorumlulukların fark edilerek gözden geçirilmesi zamanla zihindeki programlardan biri haline gelir. İlk çıkış noktası sevgidir. Çünkü sevgi ve şevkat durumu ilk İlkel duygudur. Daha sonra toplumun aşıladığı bir inancı, bir duyguyu hatta ağır gelebilecek sırlar bile bir bir yerini alır. Bütün bunları omuzlarda taşımak zor geliyorsa onlar alınan yere iade edilmeli. Nasıl olacak? Birilerinin İncineceği, öfkelenip, kızıp, üzülüp ya da kıskanacağı düşünülür genellikle. İşte bu durum da onların duygularının sorumluluğu üstleniliyor demektir. Oysa duygular doğrudan dürüstçe açıklandığında kişi sadece kendi sorumlulugunu üslenmiş olur. Böylece hem kişi kendini hem de iletişimde olduğu kişiyi özgürleştirmiş olur. Özet olarak spiritüel sorumluluk yasasını kavramak başkalarını suçlamayı bırakmak demektir. En önemli kazanım da kişi hislerini gereksiz yansıtmamış olur. Kendimden ve seçtiğim yollardan ben sorumluyum. Başkaları da kendi sorumluluklarını üstlensin.