Toplumsal beraberlik, insanların biçimlendirdiği bir takım etkinliklerin yapısal olarak benzeşmesinin bütünüdür. Bu bütün aynı zamanda toplumun değerlerinin toplamıdır. Her birey değerlerle etkileşim içindedir. Toplumları oluşturan temel öge insandır. Değerlerin ve ülkelerin var oluşu insan kaynağının var oluşuna bağlıdır. Aslında insan toplumun amacını gerçekleştirmek için tüm hammaddeleri, iletişim araçlarını, teknolojiyi, kültürel bütünlüğü harekete geçirerek var oluşu yapandır. İnsan kaynaklarını doğru kullanabilmek temel görev olmalı. Kötü kullanımı sonucunda tarih boyu üzücü insanlık olayları toplumu yaralamıştır. Günümüzde en çok konuşulan işsizlik ve ücret politikaları. İnsanların en çok ihtiyacı olan birlikten doğan kuvvettir. Hoşnutsuzluk, baş kaldırıya ve yeniden topluca hareket etmeye ihtiyaç hissettirir. Her ülkede insanlar herhangi bir nedenle ayrımcılığa uğradıklarını hissettiklerinde içlerine kapanırlar, yakınlaşırlar ve kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal topluluklar kurarlar, meşru veya gayrımeşru olarak tanımlanan mücadeleye girerler. Çıkar peşinde olan ülkeler huzursuzluk hisseden toplulukların tepesine çöker. Siyasal, kültürel ve ekonomik güçler de kendi çıkarlarını güçlendirmek için bu toplulukları kendi çıkarları için kullanırlar. Nasıl mı kullanırlar? Huzursuzluk çıkaran toplulukların örgütlenmelerini kullanarak. Daha kötüsü bu durum toplumsal çatışmaları derinleştirmektedir.
İnsanın doğal çevrenin bir parçası olduğunu unutmamak gerekir. İnsanların oluşturduğu topluluklar bu doğal çevrede kurulur. Doğal çevrenin insan yaşamı ve kültürel biçimlerine önemli etkileri olur. Doğal kaynakların kötü, duyarsız kullanımı aynı zamanda insanların da kültürlerinin talan edilmesi anlamına gelir ve tartışma konuları olmaya devam eder durur.