Ulus’tayım. Her şeyin başladığı yerdeyim. Başlangıçtayım. Dedemin bir avuç vatanseverle beraber patlamış parmaklarıyla taş taşıyarak ilk meclisin temelini attığı yerdeyim. Gözlerim kapalı, Ankara’nın nakış nakış işlendiği günlerdeyim. 1923 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası Merkez Binası olarak inşa edilmiş, daha sonra Meclis Binası olarak kullanılmış, Eski Meclis Binası’nın önündeyim. Ankara Palas ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni geçiyorum, Türkiye İş Bankası Ulus Binası’nın önünden geçiyorum hemen yanında eski Sümerbank Binası’nı da geride bırakıyorum. Ulus Meydanı’nda atın üstünde Atatürk heykelini geçiyorum. Biz küçükken “Ulus’ta bulunan Atatürk heykelindeki atın hangi ayağı havadadır” diye sorarlardı. Küçük bir dikkat sorusunu hatırlıyorum. Atın bütün ayakları da yere basıyor. Gülümsüyorum. Ankara Kalesi‘ne bakıyorum uzaktan. Anadolu medeniyetleri müzesinin 1997’de “Avrupa’da Yılın Müzesi” seçildiği aklıma geliyor. Sağ tarafa yöneliyorum Anafartalar Caddesi’ne doğru. Samanpazarı, Atpazarı, Koyunpazarı bölgesindeyim. Aaa diyorum şaşkınlıkla, Şengül Hamamı da buradaymış.
Koyunpazarı’na doğru yöneliyorum. Ankara’nın tarihi binalarında dedesinin parmak izleri olan Halil İbrahim Öztekin‘in sihirli dükkanının önündeyim. Öykü dükkanın adı. Çok şey geçti aklımdan şu ana kadar çok şey. Tıpkı bir duvardaki boyayı kaldırdığımda alttan başka başka kat kat boyaların çıkması gibi. Çok şey geçti aklımdan çok şey.
Çok küçüktü, küçücüktü ince parmaklarıyla derinin üstüne nakış işleyip, boyama işleminden sonra el dikişi ile cüzdan üretip eserine şööyle bir bakıp keyiflenirdi. Sonra başka eşyalar da yaptı, çanta, sigaralık, ajanda kabı gibi..
Çok eskilere gittim, kardeşimin küçüklüğüne kadar, ne çok şey geçti aklımdan ve birden sanki derin bir uykudan uyandım. Dükkanın içindeyim aklımdan çok şey geçiyor. Her şeyi tek tek inceliyorum. Neler düşünüyorum neler. Kardeşimin kendi alanındaki kültür birikimine hayranım.
İnsan oğlunun kazandığı, bilgi, sanat, gelenek görenek, somut ilişki ve ögeler, tarih, bilgi kaynakları, öğrendikleri, sağlık, ekonomi, teknoloji, din ve devlet, kişilik sistemi, dil, çevre, beceri, yetenek alışkanlıklarıyla edindikleri birikimler kültürdür. Kalbin merkezindeki güzellik adındaki nokta, aydınlanmış bilinçli ruhun ve manevi alemin kültür bilinciyle yerleştiği yerdir. Kalp, bütün duygulara doğrudan bağlıdır. Güzellik, kalbin içindeki en önemli unsurdur, çünkü kalp, ruhsal ve fiziksel dengeyi yaymak için tasarlanmıştır. Sanat, tutku, ilgi alanı ve zevkler kişiye göre değişir. Yetenek ve emek hayatın en kıymetli hikayelerini besleyen en güçlü faktörlerdir. Halil İbrahim Öztekin’in el emeği de el sanatları kültürüdür diyebiliriz. Teknolojinin gelişmesiyle sanayileşme artmıştır. İnsanların değişen ihtiyaçları ve talepleri, yetenek ve beceri gerektiren el emeği ürünlere ilginin azalmasına neden olmuş durumda.
Duygularım yükseldi, ne olur el sanatları unutulmasın, kaybolmasın. Sanatla ustlaşan eller zihni de ustalaştırır, sanat ruhu güzelleştirir ve zirveye taşır.
Yorumlar
Kalan Karakter: