Hayatın her yönünü dengeleyebilmek zorlu bir süreç ister. Yaşam tarzının belli bir ivmeyle hareketi olduğunu düşünelim. Olayların önce bir yönüne sonra da tam tersine bakalım. Buna da Empati diyelim. Hepimizin içindeki çözülmemiş yönlerin nedeni empatiden uzak olmamızdır diyebilirim. Karşılaştığımız olumsuzlukları denge içinde çözümleyebilmek için zıt eğilimlerimizi birleştirmemiz gerekir. Empatiyle bilinç seviyesinin hızla yükseldiğine inanıyorum. Dengeye ulaşana dek bir çok olumsuz olay içinden tecrübeler edinmek yerine, kişiliğimizin en gelişmiş yönlerini öne çıkarıp hayatımızı dengeleyebilmeliyiz. Aristo’ya “tecrübe nedir” diye sormuşlar “yediğim kazıkların bileşkesidir” diye cevap vermiş. Hiçbirimiz bu şekilde tecrübe edinmek istemeyiz. O halde kişiliğimizin hoşgörülü, bilge, akılcı çözümler bulabilen yönlerini geliştirip hayatı dengeleyebilmeliyiz. Manik depresif bozukluk gösteren insanlar olaylar karşısında kontrolden çıkmaları ve iki uçlu duygudurum bozukluğu olarak da tanımlanır. Depresyon durumlarında bu kişiler neşesizlik, enerji düşüklüğü, uyku ve iştah bozuklukları, düşüncelerde yavaşlama, özgüven eksikliği ve iç sıkıntısı olarak görünen akış, mani döneminde bunun tam tersi olarak enerji fazlalığı, hareketlilik, çağrışımlarda ve konuşmalarda artış aşırı özgüven ve karşı çıkıldığında öfkelenme tablo ağırlaştığında da para harcama da aşırılık olarak açıklanır. Bazen mani dönemde şüphecilik olabilir. Ne kadar zor bir durum değil mi? Denge önemli derken çok şey anlatmak da mümkün. Manik depresif bozuklukları genetik midir, bünyesel ve biyolojik rolü ne kadar önemlidir? Her depresyon bipolar bozukluğun parçası olmadığı gibi kişinin gün içerisinde duygu durumunun sık olarak dalgalanması da bipolar bozukluk olmayabilir. Hayatımıza aldığımız kişilere, olayların sebep oldukları sonuçlara, sorunların çözümünde müracaat edebileceğimiz kişiliğimizin ve çözüm üretebilen hoşgörülü günümüzün güçlenmesine dikkat ederek yaşamaya devam etmek her şeyi kolaylaştıracaktır.