İnanılmaz bir operasyonla Hizbullah denilen, son derece güçlü bir örgüte çok ağır bir darbe indirdi İsrail… Tarihe geçecek bir istihbarat başarısıyla, önce çağrı cihazları ve telsizlere önceden yerleştirdiği bombaları aynı anda patlatarak, çok sayıda Hizbullah yöneticisinin ve üyesinin ölümüne, sakat kalmasına yol açtı. Tabi bu arada ölen siviller, hatta çocuklar oldu ama İsrail’in sivil öldürmemek gibi bir kaygısının hiçbir zaman olmadığını biliyoruz; yakın zamanda Gazze’de binlerce sivili öldürerek de bunu bir kez daha kanıtladı. Bu operasyonun ardından, Hizbullah’ın en tepesinde 20 yıldan fazladır oturan ve bu süre içerisinde örgütü büyütüp güçlendiren ve bölgede söz sahibi bir siyasal parti haline getiren Nasrallah’ı da öldürmeyi başardılar. Yerin altında beton bir sığınaktaydı Nasrallah… Hem de örgütün tüm üst düzey elemanlarıyla birlikte. Sığınağın güvenli olduğunu düşünerek burada toplanmışlardı. İsrail, daha önceden Hizbullah içerisine yerleştirdiği çok sayıdaki Mossad ajanı sayesinde toplantının yeri ve zamanını öğrenmişti. Kalanını, ABD’nin beton delen bir tonluk bombaları halletti. Bu bombalardan tam 80 tane atıldı sığınağa, yani 80 ton bomba yağdı Hizbullah yöneticilerinin üstüne. Tabi ki hepsi hayatını kaybetti. - - - - - Suudi Arabistan Kralı’nın ölümünde bile yas ilan eden Türkiye, Nasrallah’ın ölümünü görmezden geldi. Bunun temel nedeni, Hizbullah’ın Şii bir örgüt olması ve İran tarafından desteklenmesi gibi görünüyor. Oysa gerçek neden, Türkiye’nin Orta Doğu’da bir süredir izlediği, Ahmet Davutoğlu’nun ülkenin başına sardığı yanlış politika. Tam bir ABD ve İsrail ortağı gibi davrandığımız, ülke çıkarlarını yok saydığımız bir süreç bu… Oysa, Hizbullah’ın yok edilmesi, Türkiye açısından bölgede son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır. - - - - - İsrail’in kendisine vaat edilen topraklarının ne olduğunu iyi bilmemiz lazım. İsrail, Tanrı’nın Nil’den Fırat’a kadar olan toprakları kendisine verdiğini iddia ediyor. Tanrı’nın yeryüzünde toprak paylaşımı yaptığı gibi saçma sapan teoriye onlar da inanmıyor tabi ki. Ancak bu dinsel söylem, İsrail’in bölgede istediği kadar genişlemesi, Akdeniz kıyısına ve bölgedeki doğal kaynaklara hakim olması anlamına geliyor. Bu sınırlar içinde Türkiye’nin bir bölümünün de olduğuna dikkat çekerim. İsrail, bu hedefine ulaşmak için önündeki tüm engelleri, zalimce ve fütursuzca kaldırıyor. Bu engellerden en büyüğü, Orta Doğu’da İran’ın etkisini gösteren, Hizbullah gibi örgütler. Hizbullah’a, Yemen’e ya da Suriye’nin bazı bölgelerine yaptığı saldırılar, İsrail için İran’a yapılmış saldırı sayılıyor. İsrail’in, ABD’nin Irak’ta yaptığı “bir ülkeyi yok etme” operasyonunun aynısını İran’da da yapmak istediğini, bunun için ABD’yi zorladığını biliyoruz. İşte tam bu noktada, önemli iki konuyu konuşalım. Birincisi, İsrail gibi mini minnacık bir ülke, dünya devi ABD’ye istediğini yaptırma gücüne sahip mi? Yanıt, uzun bir süredir evet. Çünkü İsrail’in asıl gücü, ABD derin devleti içerisine yerleştirdiği güçlü Yahudi lobilerdir. Bir ikinci konu da, İran’ın neden Hizbullah saldırısına yanıt vermediğinin nedeni, işte tam bu noktada yatıyor. İran, İsrail’in kendisini yok etme tutkusunu ve ABD ile İsrail ortaklığının bunu yapabilecek gücü olduğunu biliyor. Onun için, onların eline böylesi bir savaş için koz vermek istemiyor. Bence de en doğrusunu yapıyor. - - - - - İran’daki rejimin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkelerine hiç ama hiç uymadığını biliyoruz. AKP yönetiminin, gerek ABD ve İsrail yandaşlığı, gerekse Şii bir devlet olması nedeniyle İran’a karşı olumsuz bakışını da biliyoruz. Ancak ülkenin çıkarları, İran’ın bölgede önemli bir güç olarak var olmasını sağlamaya yönelik olmalıdır. Çünkü İran düşerse, emin olun sıra Türkiye’de demektir. Erol Mütercimler hocamın sıklıkla söylediği gibi, “İran düşerse, Türkiye’nin düşmesi sadece 60 dakika sürer.” Bu nedenle, her zaman söylediğimiz gibi, Türkiye’nin Orta Doğu’ya yaklaşımı, yönetimin çıkarları ya da mezhepsel bakış açısıyla değil, ülke çıkarları yönünde olmalıdır.