Gezi direnişinin üzerinden 11 yıl geçmiş... Bu kadar uzun zamana rağmen, Gezi eylemlerinin neredeyse her anını hatırlıyorum. Kimi zaman ağlatan, kimi zaman o eşsiz mizah anlayışıyla güldüren direnişi... Ölen gençlerin acısı ise, yaşadığım sürece yüreğimi yakmaya devam edecek.
Gezi direnişi, iktidarda tarifsiz bir korku bırakarak sona erdi. Bunca yıla rağmen o korku sürüyor. Son çıkarılmaya çalışılan Seferberlik Yasası da, dış düşmanlara değil de, içeride yeniden meydana gelebilecek direnişlere karşı olmayı amaçlıyor gibi görünüyor.
Neden bu korku? Sönümlenip çoktan bitmiş bir direniş, ardında niçin böylesine yoğun bir korku bıraktı? Bunun yanıtı, Gezi direnişinin temsil ettiklerinde yatıyor.
* * * * *
Önce bir çevre direnişi olarak başladı eylemler... 27 Mayıs 2013'te Gezi Parkı'ndaki ağaçların sökülmesini istemeyenlerin eylemiyle... 3 gün sonra polis sahaya inip çadırları yaktığında ve eylemcilere karşı orantısız güç uyguladığında, eylemler büyüdü... Öylesine büyüdü ki, ülke çapında on milyondan fazla insanın eylemlere katılmasına yol açtı. Gezi Parkı'nda parlayan kıvılcım, bütün ülkeyi saran bir aleve dönüşmüştü.
Kimler yoktu ki direnişe katılanlar arasında; başta gençler, sonra anneler, babalar, işçiler, beyaz yakalı çalışanlar, emekliler, öğretmenler, mühendisler, doktorlar, kadınlar, erkekler... Hepsinin farklı beklentileri olsa da, bazı temel kavramlar etrafında birleşiyorlardı.
Cumhuriyet'in değerlerine sahip çıkıyorlardı hep birlikte. Özgürlük, laiklik, eşitlik, adalet... istiyorlardı. Tek adam rejimine, İslam devleti kurma girişimlerine, Cumhuriyet'i yıkmak için yapılan tüm girişimlere karşı çıkıyorlardı. Dolayısıyla, bunların hepsini temsil eden AKP yönetimine... İktidarın ve onun ortağı CIA destekli tarikatın temsil ettiği tüm değerlere...
* * * * *
İktidarın neoliberal politikalarına da karşıydı direnişçiler... Beşli çeteye, "milletin a...na koyacağız" diyenlere teslim edilen ekonomiye, giderek artan gelir adaletsizliğine başkaldırıydı... Bu anlamda, işsizlerin, çalışanların, emeklilerin... ortak paydası oldu ekonomi politikaları...
Kadınların da direnişiydi Gezi... Erkekler tarafından darp edilen, öldürülen, eve kapatılmak istenen, kılık kıyafetine karışılan, erkeksiz bir dünyaya hapsedilmek istenen kadınların... Kırmızı elbiseli kadın, bu kadın mücadelesinin simgesi oldu bu nedenle.
Sanatın ve sanatçıların da başkaldırısıydı... Sinemalarını, kültür merkezlerini yıkan, heykellere 'ucube' diyen, "tükürürüm böyle sanatın içine" diyebilecek denli sanata düşman iktidara karşı bir direnişti.
* * * * *
AKP yönetiminin temsil ettiği neredeyse tüm değerlere başkaldırı, kendi değerlerini koruma çabasıydı Gezi Direnişi... Üzerinden yıllar geçti, korkusu bitemedi. Bakın Milli Eğitim Bakanlığı'nın Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi kitabında nasıl söz ediliyor Gezi'den: "... Eylemler, çok sayda projeye, ülkenin birlik ve bütünlüğüne karşı yapıldı... Hükümetin politikalarından rahatsız olan bazı iş çevreleri, medya organlarıyla halkı kışkırtmaya çalıştı. Eylemlerde farklı sermaye gruplarının ve yabancı istihbarat güçlerinin etkisi vardı..."
AKP yönetimi, kendi tarihini yazmaya çalışıyor. O günleri yaşayan milyonlarca insanın hafızasını yok saymak istiyor. Ancak ne o günler unutulur, ne de Gezi ruhu yok olur. Korkunun nedeni de bu...
Yorumlar
Kalan Karakter: