Ülkenin gündeminde birçok konu var, ama benim bakış açıma göre, bunların en önemlisi dış politikadaki sorunlar… Bütün politikacıların ağzında değerini yitiren o ‘beka’ sorunu…
Önceki gün “iki şehit” başlıklı haberi görünce, aklıma gelen ilk soru “hangi ülkeden geliyor şehitler” oldu. Nasıl can acıtıcı bir soru… Artık o kadar çok ülkede askerimiz var ki; çocuklarımız hangi uzak diyarlarda can verecek bilemez olduk. Çocuklarımız ülkenin bekası için ölüyormuş; öyle diyorlar… Öyle mi gerçekten?..
* * * * *
Irak’taki ve Suriye’deki varlığımız, ilk günden beri tartışıldı, tartışılmaya da devam edecek. Bunları, bu yazıda dışarıda bırakıp, daha güncel bir soruna, Libya’ya asker gönderme kararına odaklanalım.
Artık hepimiz öğrendik, Libya’da, bugün yarın kaybedeceği net bir biçimde belli olan tarafı destekliyoruz. İdeolojik olarak desteklemek ayrı da; bir de asker gönderip, dipsiz bir iç savaşın ortasına dalıyoruz. Bunun gerekliliği konusunda, ülkesini seven herkes gibi, benim de ciddi kaygılarım var. Bu konuyu yakından izlemeye, konuyla ilgili olarak konuşan herkesi dinlemeye ve anlamaya çalışıyorum. Benzer düşünceler içerisinde sıyrılıp yepyeni bir pencere açan bir yazı okudum. Sizinle de paylaşayım…
* * * * *
Benim gözümde, zeki, donanımlı ve ülkesi için gece gündüz kaygılanan tam bir vatanseverdir sayın Osman Başıbüyük… Değerlendirmeleri, her zaman ufuk genişletir. Sayın Başıbüyük, son yazısında, hepimizi uyarıyor:
“Libya’da taraflardan birinin galip gelmesi, böylece ülkenin bütünlüğünü koruyarak tekrar istikrara kavuşması istenmiyor. Tam tersine, ülkedeki istikrarsızlığın devam etmesi planlanıyor. ABD ve İngiltere, artık istikrarsızlaştırma operasyonlarını, kendi ordularıyla para harcayarak yapmak istemiyor. Onlar açısından taşeron kullanmak, çok daha ucuz ve emniyetli. Bu oyunda, hedef ülkede istikrarsızlığın devam etmesi için savaşan tarafların birbirine üstünlük sağlayamaması gerekiyor… Hafter, başkent Trablus’u ele geçirerek iç savaşı sonlandırabilir. Yani dengeler, birilerinin istemediği şekilde değişiyor.
Olaya ABD ve İngiliz penceresinden bakarsanız ne yapmanız gerekir? Hafter karşısında zayıf düşen Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni acil olarak desteklemeniz gerekir. Yani sönmek üzere olan ateşe odun atmanız gerekir… Yüzyıllar önce İngilizlerin keşfettiği bu denge oyununda, terazinin iki kefesi arasındaki dengeyi sağlayacak ufak dokunuşlarla, iki zıt kutup birbirine tokuşturularak sonuç alınmaktadır. Bizim askerimiz, bu oyunda, teraziye yapılan küçük dokunuş vazifesi görecek. Endişem budur.”
* * * * *
Sayın Başıbüyük’ün dediği gibi, Mehmetçiklerimiz, Libya çöllerinde ücretsiz taşeronluk yapmayı mı gidiyor? Üzerinde çok düşünüp değerlendirelim bu soruyu. Belki o zaman ‘emperyalistcilik’ oynamaktan vazgeçip, bölge barışındaki yerimizi bir kez daha gözden geçirir de doğru yolu buluruz. Ya da aslında çoktan bulduğumuz ama yoldan çıktığımız o “bölge ülkelerinin içişlerine karışmama” ilkemize geri döneriz.